❞ كتاب D icirc n ve dindarlarla alay etmek ❝  ⏤ محمد بن سعيد القحطاني

❞ كتاب D icirc n ve dindarlarla alay etmek ❝ ⏤ محمد بن سعيد القحطاني

Hamd, sadece Allah içindir. Salât ve selam Peygamber Muhammed'e, onun âilesine, arkadaşlarına ve onun yolunda ve
izinde gidenleredir.
Bugün bu ümmetin ahvaline bakan bir kimse çok tuhaf ve çirkin durumlarla karşılaşır!
Bu ümmetin hayatındaki bozulma ve çözülme riski ümmet fertlerinin bu yüce dine ciddiyetle bağlılıklarına veya
uzaklıklarına göre artmakta veya eksilmektedir.
Ümmetin maruz kaldığı hastalıklar pek çoktur ve elem vericidir. Hastalık teşhis edilmediği müddetçe doktorun tedavide
başarılı olması asla mümkün olmayacak, dolayısıyla durumlar arzu edilmeyen sonuçlara ulaşıncaya kadar gittikçe daha da
kötüleşecektir.
Toplum hayatındaki en tehlikeli hastalıklardan birisi de "Din ve Dindarlarla Alay Etmek"tir. Bu hastalığın mikrobu ister
dışarıdan gelsin, ister içerden -ki her ikisi de vâkidir- her ikisinde de tehlike yönünden sonuç aynıdır. Çünkü bu alaycı tavır,
sahibini tamamen dinden uzaklaştırmaya yetmektedir.
Okuyucu kardeş, günümüz gerçekleri içerisinde alaycıların hayatı ve hallerini dikkatlice incele, bir tuhaflık görecek ve
iman nuruyla aydınlanmış kalbinin acı ve kederle sıkıştığını hissedeceksin.
Mesela günümüz genç şairlerine ait neşredilen ve okunan sözlere bak, tam manasıyla "aklî ishal" isimlendirilmesini hak
eden cinstendirler. Allah ve Rasûlüne ve onun dinine karşı kullandıkları alaycı ifadelerin arasında açık bir küfrü ve inkarı
bulursun. Rabbimiz Teala onların söylediklerinden beridir, çok yücedir ve büyüktür.
Sonra gazetecilerin ve medya mensuplarının pek çoğunun durumunu dikkatlice incele -ki bugün medya artık çok
tehlikeli bir silah haline gelmiştir- bizim doğrularımıza ve dini değerlerimize karşı alay ve istihzanın her çeşidini bulacaksın.
Bir yazar çıkar ve Allah'ın yüce kitabında bize Adem'in yaratılışı konusunda yaptığı açıklamalarını alay konusu yapar,
Allah'ın kelamıyla istihza eder ve insanın aslının maymun olduğunu iddia eder.
Bir ikincisi çıkar, bir karikatür çizer ve orada Allah'ın Rasûlü ile ve onun dokuz kadınla evlenmesiyle alay eder.
Bir üçüncüsü, Allah'ın diniyle hükmedenlerle veya hükmetmek isteyenlerle alay eder, onları tutucu radikaller ve karanlık
çağların mensupları diye isimlendirir.
Dördüncüsü örtüyle alay eder ve tesettürlü öğrencilerin tıp fakültesi imtihanlarına sokulmamasını talep eder.
Beşincisi Arap diliyle alay eder, onu donukluk ve katılıkla vasıflandırır, sonra da Kur'an diline alternatif olarak
avamcaya veya latinceye çağırır. Yüce duyguları, iffet ve namusu konu edinen bir edebiyat yerine yatak ve müstehcenlik
edebiyatına yönelerek bu dilin yüksek edebiyatıyla alay eder.
Altıncısı şer'î/dinî cezaların uygulanmasıyla alay eder, onların uygulanmasını bir barbarlık ve çirkinlik olarak görür,
sonra bunun alternatifinin propagandasını yapar. O da medeniyet ve insan özgürlüğü adına toplumun çetelere ve yol
kesicilere dönüşmesidir!
Hatta durum öyle bir noktaya ulaşmıştır ki İslam daveti ve kültürü üzere oldukları zannedilen bazı kimseler gece gündüz
peygamberlerin efendisi Hz. Peygamberin sünnetine sarılan kimselerle alay ederler, onları akıl hastası, ahmak ve aptal olarak
nitelendirirler. Hatta Peygamberin Sa'doğulları içinde küçük bir çocuk iken göğsünün yarılması, Cebrail'in onun kalbinden
şeytanın nasibi olan kan pıhtısını çıkarması ve onu imanla doldurması olayı gibi Buhârî ve Muslim'de geçen mucizeleriyle
bile alay ederler. Bütün bunlar ise, zayıflığından ve eksikliğinden dolayı insan aklının kavrayamayacağı bir biçim ve surette

sahih rivayetlerde geçmektedir. Bu alaycı kişi şöyle diyerek inkarını ortaya koyar: "Ben akılcı bir adamım, ancak aklımın
kabul ettiği şeye iman ederim. İman bir sıvı mıdır ki onu şişelere boşaltalım"!!1
Okuyucu kardeş, burada zikrettiğim bu tavırlar, üzerinde durduğumuz konunun ciddiyetini kavraman içindir. Çünkü
istihza eden kimse Allah'ı hakkıyla değerlendirememekte ve işlediği günahın farkında olmamaktadır: Öyle zannediyorum ki -
yine de Allah bilir- din ve dindarlarla alay etmek, özellikle insanda kasıtsız olarak sudûr eden fiillerden olduğu halde -ki bu
durumda daha da tehlikeli olması mümkündür- kapalı yönlerini insanlara açıklayacak etraflı, kapsamlı ve müstakil bir
araştırmaya konu olmadı.
Bu fiil kasıtsız olarak meydana gelse bile günahı büyüktür ve iman üzerindeki tehlikesi muazzamdır. Kasıtlı yapılırsa
günahı daha büyük olur ve küfrü daha korkunçtur. Her iki durumda da bu alaycı asla mazur sayılmayacaktır:
"Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun
âyetleriyle ve O'nun peygamberleriyle mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir
oldunuz." (Tevbe, 9/65-66)
Bu sebeple ben, kişiyi İslam'dan çıkaran bu davranışı -Allah'ın yardımıyla- (bütün yönleriyle) açıklamayı uygun gördüm.
Umarım Allah bununla insanları yararlandırır, umarım bu ümmet dinlerini bozan, ayaklarını kaydırıcı ve zarar verici
davranışlara karşı daha dikkatli ve uyanık olurlar; umarım bizim ümmetimiz kendi hak dinine alaycı, istihzacı ve şakacı bir
tavırla değil, daha bir ciddiyetle ve sadakatle sarılır!! Çünkü alaycı bir topluluğun hayatın ve insanların gerçekleri gerçekleri
içerisinde hiçbir yeri yoktur.
Şüphesiz kendi dinini alaya alan, istihza eden, dini ve dindarları çekiştiren bir toplum birlik ve beraberlikten ayrılıp
helak olabilir.
"Ve alaya aldıkları şey onları mahvedecektir." (Hud, 11/8)
Bu sebeple din ve dindarlarla alay konusunu inceledim ve bunu bir mukaddime ile altı bölüme taksim ettim. Bu bölümler
şunlardır:
1. Bölüm: Alay etme konusunun önemi
2. Bölüm: Alay etmenin sebepleri
3. Bölüm: Alay, Allah'a davetin engellerindendir.
4. Bölüm: Alay etme şekilleri
5. Bölüm: Alay edenlere verilecek ceza ve yaptırımlar
6. Bölüm: Alay ve istihza edenler karşısında müslümanın konumu
Son olarak benim işimi kolaylaştırdığı, bana yardım ettiği ve doğru yolu gösterdiği için Rabbime O'nun yüceliğine ve
büyüklüğüne layık bir şekilde şükrediyorum ve hamdediyorum. Sonra fikirleriyle, görüşleriyle, yazılarıyla ve istişareleriyle
bana yardım eden değerli ilim adamı ve öğrenci kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Allah onları bol bol mükafatlandırsın ve
hepimizi dinimizde ve dünyamızda istikamet ve ciddiyetle rızıklandırsın.
Dualarımızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdetmektir.


Alay ve istihza Allah düşmanlarının huylarından bir huydur. Kafirler ve müşrikler bu huyu kendilerine ahlak
edinmişlerdir. Allah'ın dinine ve dindarlara karşı iç dünyalarında kin ve öfkeyle yanıp tutuşan münafıklar da bu huya
sahiptirler.
Bu sebeple Allah Teala bu ahlakı ve bu ahlakın sahiplerini peygamberi Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem ve onun
arkadaşlarına açıklamıştır. Allah'ın kitabında bu kötü ahlak ve onun sahipleri karşısında peygamberlerin ve nebilerin
konumunu beyan eden pek çok âyet geçmektedir. Hatta bu âyetler o alaycıların küfrünü açıkça ifade etmektedir.
Allah Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem biyografisinden öğrendiğimize göre o, insanların en merhametlisidir ve onların
özür dilemesini en çok kabul edendir. Bütün bunlara rağmen alay eden kimsenin özür dilemesini kabul etmemiştir, alay eden
ve gülen kimsenin mazeretine/gerekçesine iltifat etmemiştir. İleride ayrıntılı bir şekilde anlatılacağı gibi, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Tebuk savaşına kalktığında onunla ve ashabıyla alay ettikleri ve gelip: Biz lafa dalmış
şakalaşıyorduk dedikleri zaman bunu onların bir özür dilemesi olarak kabul etmedi, hatta yedi kat semadan inen şu Rabbanî
hükmü onlara okumaya başladı:
"De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? Boşuna özür dilemeyin; çünkü siz iman
ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz." (Tevbe, 9/65-66)
İşledikleri suçun önemi ve ağırlığını kavrayabilmemiz için onların içinde bulundukları şartlara bir bakalım: Onların
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte savaşa çıktıklarını, ailelerini, eşlerini, çocuklarını ve vatanlarını
terkettiklerini görürüz. Savaşa çıkışları yaz mevsiminde olmuştur ve yaz sıcaklığının şiddeti ise herkesin malumudur!
Şiddetli bir açlığa ve elem verici bir susuzluğa maruz kalmışlardır. Bütün bunlara rağmen bu şartlardan hiçbirisi, onlar
Allah'ın Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve beraberindeki yüce sahabilerle alay ettikleri zaman kendileri için şefaatçi
olmamıştır.
Geçmişte ve şimdi Muhammed ümmetinin bütün alimleri, Allah ile, O'nun dini ile ve O'nun Peygamberi ile alay etmenin
açık bir küfür olduğunda görüş birliği içindedirler. Bunu daha iyi anlayabilmen için cehennemin en alt tabakasında bulunan
münafıkların durumunu bir düşün; onların Allah ile, Allah Rasûlü ile ve müminlerle en çok alay eden kimseler olduklarını
göreceksin. Bu onları dinden tamamen çıkaran bir durumdur. Allah Teala Kur'an'da onlardan şöyle söz etmektedir:
"Onlara: İnsanların iman ettikleri gibi siz de iman edin, denildiği vakit, beyinsizlerin iman ettikleri gibi mi iman edelim? derler;
iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler. Bunlar müminlerle karşılaştıkları vakit (biz de) müminiz derler.
Kendi(lerini saptıran) şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz
derler. Gerçekte Allah onlarla alay eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar. İşte
onlar hidayete karşılık delaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola
girememişlerdir." (Bakara, 2/13-16)
Alay ve istihza konusunun öneminden dolayı alimler bunu fıkıh kitaplarının ridde (dinden çıkma) bölümlerinde
açıklamışlardır. Şüphesiz ridde ilim adamlarınca da malum olduğu gibi aslî küfür çeşitlerinin en büyüğüdür.
Allah rahmet eylesin İbnu Kudame diyor ki, "ister şaka yollu olsun isterse ciddi olarak olsun Allah'a söven kimse kafir
olur. Allah ile, ayetleriyle, peygamberleriyle ve kitaplarıyla alay eden kimse de böyledir."2

Nevevî -Allah rahmet eylesin- şöyle der: "Küfrü gerektiren fiiller, kasıtlı olarak ve din ile alay ederek sâdır olan
fiillerdir. Bu açıktır."3
Kurtubî -Allah rahmet eylesin- Tebuk savaşında alaycıların konumunu açıklarken Kadı İbnu'l-Arabî'nin şu sözünü
nakletti: "Onların söyledikleri şeyler ya ciddidir veya şakadandır. Nasıl olursa olsun küfürdür. Çünkü şakadan küfretmek de
küfürdür, ümmet arasında bu konuda ihtilaf yoktur. Araştırma yapmak ilmin ve hakikatın kardeşidir. Şaka ve alay ise batılın
ve cehaletin kardeşidir."4
Şeyhu'l-İslam İbnu Teymiye şöyle dedi: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve Peygamberi ile alay etmek küfürdür; bunu yapan
kimse daha önce mümin ise kâfir olduğuna hükmedilir."5
Müceddid İmam Şeyh Muhammed İbn Abdu'l-Vehhab, değerli kitabı Kitabu't-Tevhid'de bir bölüm açmış ve o bölüme
şöyle bir başlığı uygun görmüştür: "İçinde Allah'ın Zikri, Kur'an veya Peygamber Olan Bir Şeyi Alaya Almak Bölümü" yani
bunları alaya alan kimse kâfir olur.6
Belki de İmam Muhammed İbn Abdu'l-Vehhab, alay ve istihzanın kişiyi kesin bir şekilde İslam'dan çıkardığını söyleyen
en açık sözlü âlimdir. Çünkü o -Allah rahmet eylesin- kişiyi İslamdan çıkaran on tane davranışı/ve inanışı sayarken
Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem dininden olan bir şeyle veya onun sevabı veya cezasıyla alay etmeyi altıncı sırada
zikretmiştir.7
Din ile alay eden kimsenin kâfir olduğunu söyleyen diğer bazı âlimler de şunlardır: Muhammed İbn İbrahim Alu'ş-Şeyh,
Abdu'l-Aziz İbn Bâz ve Muhammed İbn Useymîn.8 Bunların fetvaları alaycının kâfir olduğu ve dinden çıktığı konusunda
ittifak etmiştir.
Allah'ın kitabı gerçek bir İslami terbiye kitabı olunca, müslüman toplumun câhiliye kusurlarından ve ahlâkından uzak
olarak sadakat, hakikat, saygı ve ciddiyet esasları üzerinde yükselmesi için Allah Teala müminleri alay ve istihza huyundan
sakındırmış ve bunu yasaklamıştır. O şöyle buyurmaktadır:
"Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları
alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zâlimlerdir." (Hucurat, 49/11)
Allah rahmet eylesin İbnu Kesir bu âyetin tefsirinde şöyle der: "Allah Teala insanlarla alay etmeyi yasaklıyor. İnsanlarla
alay etmek, onları küçük görmek demektir. Nitekim Rasûlullah'tan sahih olarak sâbit olduğuna göre o şöyle buyurmuştur:
"Kibir hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir." Bu haramdır.9
Prof. Seyyid Kutup bu âyetin tefsirinde şunları söyler: "Kur'an'ın yol göstericiliğinde İslamın inşa ettiği erdemli topluluk
yüksek bir edebe sahiptir. İçinde yaşayan her bireyin dokunulmaz bir saygınlığı vardır. Bu saygınlık toplumun
saygınlığından kaynaklanır. Orada herhangi bir bireyin ayıplanması, insanın kendisini ayıplaması gibidir. Çünkü o toplumun
hepsi birdir ve saygınlığı da birdir. Kur'an bu âyette de müminlere "ey iman edenler!" şeklindeki sevimli hitabıyla sesleniyor
ve bir topluluğun diğer bir toplulukla yani erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla alay etmesini yasaklıyor. Çünkü belki
alay edilen erkekler alay eden erkeklerden Allah katında daha hayırlı olabilir ve belki alay edilen kadınlar alay eden
kadınlardan Allah'ın mizanında daha hayırlı olabilir...
Zengin bir adam, fakir bir adamla, güçlü bir adam güçsüzle, becerikli zeki bir adam, aptal ve beceriksiz biriyle, çocuk
sahibi olan bir adam, kısır olanla, akrabası olan bir adam bir yetimle alay edebilir. Güzel bir kadın, çirkin bir kadınla, genç
bir kadın, ihtiyarla, vücudu düzgün bir kadın, böyle olmayanla, zengin bir kadın, fakir kadınla alay edebilir... Ancak bu ve
buna benzer dünyevi/maddi değerler ölçü değildir. Allah'ın terazisi bu ölçülerden başka ölçülerle iner veya yükselir.
Sahiplerinin hoşlanmadığı ve içinde alay ve ayıplanma duygusu hissettiği lakap takmak da, alaya almak türünden bir
şeydir. Bir müminin diğer bir mümin üzerindeki haklarından biri de, hoşlanmadığı ve kendisini küçük düşüren lakapla
çağrılmamasıdır.10

Sözün özeti şudur: Din ve dindarlarla alay etmek ister gizli olsun, isterse açıktan yapılsın kişiyi imandan çıkaran
şeylerdendir.
Allah rahmet eylesin İbn Teymiye der ki: "Kalp ile alay etmek ve (bir başkasını) küçük görmek, tıpkı zıddın zıddına
aykırılığı gibi kalpteki imana aykırıdır. Dil ile alay etmek de dil ile açıktan iman etmeye aykırıdır."11



Din ve dindarlarla alay etme konusundan söz edildiği zaman akla hemen şu ilginç soru gelir: Bu alay ve istihzanın sebebi
nedir? Biz hakikat üzere değil miyiz? Biz Allah'ın davetçisine icabet eden ve ona inanan kimseler değil miyiz?! O halde
insanlar bizimle ve bizim dinimizle niçin alay ediyorlar?!!
Buna cevap olarak ben derim ki: Alay ve istihzanın alaycıların ve şakacıların gönüllerini istila eden pek çok sebepleri ve
etmenleri vardır. Belki bu sebeplerin en önemlileri şunlardır:
1- Toplumun ileri gelenlerinin bu büyük dine karşı kin ve nefret duyguları beslemeleri. Şüphesiz Allah Tealâ bu İslamı
dünya ve âhiretin iyiliği için tek ve yegane yol olarak göstermiştir.
"Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte
sakınmanız için Allah'ın size bunları emretti." (En'am, 6/153)
Bu din, hayatı insanların daha önce bilmediği şekilde eşsiz bir inşa edişle yeniden inşa eder.
Bu din, -Allah'ın izniyle- bu dünyada her şeyde dikkat çeken, düşünceleriyle, duygularıyla, davranışlarıyla ve ölçüleriyle
farklı bir toplum inşa etmek için câhiliyenin bütün ölçülerini altüst eder. Bu durum -eskiden veya şimdiki- câhiliye tarafından
hiçbir zaman kolaylıkla ve gönül hoşluğuyla kabul edilmeyecektir. Hatta buna inatla karşı çıkacak, bütün gücüyle, öfkeyle ve
nefretle direnecektir.
Câhiliyyenin yapacağı budur. "Halbuki dindeki hakikati ve iyiliği, onun hayatın içindeki eğrilikleri/ve yanlışları
düzelttiğini o da bilir. Buna rağmen dinden hoşlanmaz, çünkü o bu eğriliklere ve sapıklıklara meyillidir ve bunların
düzelmesini istemez. İşlerin ve şartların o bozuk haliyle kalmasını ve düzelmemesini ister. Dinden hoşlanmaz, çünkü o
câhiliyedir, diğeri İslamdır."12
Allah Teala şöyle buyurdu:
"Semud'a gelince, onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler." (Fussilet, 41/17) "Andolsun ki Nuh'u
elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben,
üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum. Kavminin ileri gelenleri dedi ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık
içinde görüyoruz." (A'raf, 59-60) "Ad kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; Sizin
O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız? Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir
beyinsizlik içinde görüyoruz." (A'raf, 7/65-66)
"Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.
Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış!
demelerinden başka bir şey olmadı." (A'raf, 7/80-82)
Câhiliyenin Allah'ın dinine ve bu dinin müntesiplerine beslediği bu kin, "kendi varlığının, menfaatlerinin, şehevî
arzularının ve eğilmelerinin bu yeni ışıktan dolayı tehlikeye düşeceği endişesinden kaynaklanmaktır. O, kendi iç dünyasında
haktan ne kadar saptığını hisseder, hevaya boyun eğer ve şehvetlere teslim olur. Işığın yokluğunda gayri meşru bir şekilde

ele geçirdiği çıkarlarından, yararlarından ve şehvetlerinden sahih bir inanç yeryüzüne hakim olduğu zaman ne miktarda
mahrum kalacağını çok iyi hisseder. Bu konuda cahiliyenin büyüklük taslayan üst tabakasıyla ezilen alt tabaka aynıdır.
Çünkü herbirinin vazgeçemediği/düşkün olduğu menfaatleri, çıkarları ve şehevî arzuları vardır."13
Allah Teala, Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sellem insanlara bu dinle peygamber olarak gönderdiği zaman onları beşere
kul olmaktan kurtardı ve tek olan Allah'a kul yaptı. Bu sebeple velayet (dostluk, bağlılık) sadece Allah için oldu. Cahiliyenin
velayeti gibi aşiret veya kabile için olmadı. Bu durum dostluğun ve bağlılığın tek olan Allah'a değil kendi şahıslarına
gösterilmesini isteyen ileri gelenleri rahatsız etti.
Toplumun ileri gelenlerinden başka bu dinden hoşlanmayan, dine ve dindarlara karşı alay ve istihza silahını kullanan
çeşitli tabakalar vardır. Bunlar, yazarlar, hikayeciler, medya mensupları, sanatkârlar, her tür erdemden yoksun günahkâr
kadınlar, içkiciler, uyuşturucu müptelâları ve diğerleridir. Bunlar da din ve dindarlarla alay ederler, çünkü onların faaliyetleri
haram ticaret üzerine kâimdir ki, Allah'ın dini hakim olduğu zaman çamurunda yaşadıkları ve pisliğinde çoğaldıkları bu kirli
bataklık kuruyacaktır.14 Allah düşmanlarının saf İslamın şeklini silmeyi ve bozmayı şiddetle arzu etmeleri ancak büyüklük
taslayanların mücadelesini verdikleri bir konudur. Bu sebeple câhiliyenin bu şekli bozmak ve onun aydınlık yüzüne karanlık
bir perde çekmek için alay ve istihzayı öldürücü bir silah olarak kullanmalarında şaşılacak bir durum yoktur. Fakat kafirler
istemese bile Allah nûrunu tamamlayacaktır.
2- Alay ve istihzanın sebeplerinden birisi de iyilere ve doğrulara karşı kin ve intikam duyguları beslemektir.
"Güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış." (Araf, 7/82)
Malumdur ki iyilerin sahip oldukları bu temizlik ve namusluluk, kötüleri ve bozguncuları rahatsız eder ve onların bâtıl
düzenlerini bozar. Bu sebeple bu bozguncular iyilerin saygınlığını ve itibarını ortadan kaldırmaya çalışırlar. "Güya onlar
temiz kalmaya uğraşan insanlarmış" diyerek onlarla alay ederler. Bozguncuların bu mantığına göre toplumun tamamının
rezil, ahlâken düşük ve kirli bir toplum haline dönüşmesi gerekir. Toplum içerisinde temiz ve iffetli/namuslu insanların
kalması kötülerin tahammül edemeyecekleri bir durumdur.
"Onlardan, sırf göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, aziz ve hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." (Burûc,
85/8-9)
3- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi, boşluk ve başkalarını eğlenceye alma arzusudur. İnsan bu dünyaya gelişinin yüce
gayesini -ki bu gaye ortağı olmayan tek Allah'a kulluktur- evet bu gayeyi unuttuğu zaman hayatında kahredici bir boşluk
hisseder. Bu sebeple bu boşluğu dolduracak şeytanî yollara o kadar çabuk yönelir ki şaşırmamak mümkün değil. Velev ki bu,
Allah ile O'nun âyetleriyle, peygamberleriyle ve müminlerle alay etmek olsun. Bazı hasta ruhlu kişiler sadece insanlara
gülmekten, yaratılışları ve davranışlarıyla alay etmekten ve onlara iftira etmekten zevk alır. Muhammed Mustafa sallallahu
aleyhi ve sellem bu huydan sakındırmış ve sahih bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Bir kimse Allah'ın gazabına sebep olacak bir
söz söyler de bu sözün kendisini Allah'ın gazabına ulaştırabileceğini düşünmez. Halbuki Allah Teala, o kimseye, o kötü söz
sebebiyle kıyamete kadar buğz eder."15
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem böyle gülen ve alay ederek güldüren kişileri şu sözleriyle uyarmaktadır: "Konuşan
ve bir topluluğu güldürmek için yalan söyleyen kimseye yazıklar olsun, yazıklar olsun."16 Musned'de şöyle bir hadis vardır:
"Bir adam, beraber bulunduğu kimseleri güldürmek için bir söz söyler ve bu söz sebebiyle Süreyya yıldızından daha uzağa
(cehennemin derinliklerine) düşer."17
Doğru ve doğrulanan Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem bu büyük sözlerini gördün mü? Alaycı müstehzi
komedyenlerden pek çoğunun gerçek düşüncesi budur. Onlar bir takım yalanlar uydururlar; birileri gülsün ve diğerlerini
güldürsün diye mümin erkekleri ve mümin kadınları kaş göz işaretleriyle alaya almak için çeşitli yöntemler geliştirirler.
Allah'ın gazabını hak ettiği halde nice kimse ağzı kulaklarına varıncaya kadar güler. Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.

4- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi kibir, kendini beğenmişlik, kendini büyük, başkalarını küçük ve basit görmektir.
Allah Teala yüce kitabında buna dair pek çok misal getirmiştir. Bunlardan birisi de Kehf suresinde geçen iki adamın
hikayesidir. Orada bunlardan birisi diğerine şöyle demektedir:
"Ben malca senden daha zengin ve nüfusca senden daha güçlüyüm." (Kehf, 18/34)
Bu çirkin huy hakkında büyük alim es-Sefârînî şunları söyledi: "Başkasıyla alay eden kimse kendisini gözünde
büyüterek daha faziletli görür ve başkasına da küçümseyerek bakar ve onda bir eksiklik görür. Çünkü başkasını küçük
görmeseydi onunla alay etmezdi."18 Daha sonra şöyle devam eder: "Kardeşlerine karşı böbürlenen ve akranlarından ve
kardeşlerinden herhangi biriyle alay eden herkes apaçık bir günahı ve sorumluluğu yüklenmişlerdir."19 Başkalarıyla alayla
karışık bir kibir, Firavun'un ahlakıdır. Allah Teala onun Allah Rasûlü Mûsâ aleyhisselam'dan şöyle bahsettiğini bildirmektedir.
"Yoksa ben, zavallı ve nerdeyse konuşamayan şu adamdan daha üstün değil miyim?" (Zuhruf, 43/52)
Büyük alim İbnu Kesîr şöyle dedi: "Allah lanet etsin Firavun'un söylediği bu söz yalan ve iftiradır. Onu sadece inkar ve
inatçılığı bu sözü söylemeye sevketti. O, Mûsâ'ya aleyhisselam bir inkarcının ve zalimin gözüyle baktı. Halbuki Mûsâ
aleyhisselam akıl ve insaf sahiplerinin gözlerini kamaştıran/hayran bırakan bir yüceliğe, büyüklüğe ve değere sahipti.
Firavun'un Mûsâ'yı "zavallı/basit" olarak nitelemesi de bir yalan ve iftiradır. Bilakis kendisi zavallı, yaratılış, huy ve din
yönünden hakir ve değersizdir. Mûsâ ise şerefli, doğru bir lider, iyi ve olgun bir kimsedir."20
Basit görüşlü gâfil kitlelere göre Mısır'ın ve şu köşkünün altından akan nehirlerin sahibi Firavun'un, beraberinde gerçek
söz, peygamberlik makamı ve can yakıcı azaptan kurtuluş çağrısı bulunan Mûsâ'dan daha hayırlı olması gerekir."21
Başkalarının aleyhine olacak şekilde gösteriş, riya ve şöhret arzusu alaycı müstehzilerin ve hasta ruhlu kimselerin bir
ahlakıdır. Onlar hoş meyveli yüksek ağaçlara, onlara zarar vermek ve şekillerini bozmak için sarılan zehirli ve zararlı bitkiler
gibidirler.
Bu sebeple kibirli ve kendini beğenmiş kişilerin alaycılığı ve kaş ve göz hareketleriyle mümin erkekleri ve mümin
kadınları hafife almayı bir huy ve ahlak olarak benimsemiş olduklarını görürsek buna şaşırmamamız gerekir. Çünkü bu kötü
şahsiyetler böyle bir huya da sahiptirler.
5- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi Allah'ın dininin düşmanlarını körü körüne taklit etmektir. Bu durum geçmişte de
olmuştur. Allah Teala onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
"İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, derlerdi. Öncekiler
sonrakilere böyle mi vasiyet ettiler? Hayır, bunlar azgın bir millettir." (Zâriyat, 51/52-53)
Sanki çağlar boyunca bu tip davranışı birbirlerine salık vermiş gibidirler. Oysa onlar birbirlerine hiçbir tavsiyede
bulunmamışlardır. Ancak gösterdikleri tepki yalnızca bir azgınlık, gerçekleri çiğnemek ve kasıtlı davranıştan ibarettir ki, bu
özellik eskilerle yenileri bir noktada birleştirmektedir.22
Günümüzde de kafaları karışık ve batı medeniyetinin zebunu olmuş kimseler aynı davranışı sergilemektedirler. Bu
medeniyetin sahteliği ve sığlığıyla gözlerinin kamaşması, düşüncelerindeki sağlık ve dini kültürlerinin zayıflığı, onların
Allah'ın diniyle, onun hükümleriyle, şeriatıyla ve peygamberinin sünnetiyle alay ederek seslerini yükseltmelerine sebep
olmaktadır. Bir yahudi veya hristiyanı: Zina edeni recmetmek bir vahşettir ve barbarlıktır, derken gördüğün veya işittiğin
zaman müslüman evlatlarından da bu aslî düşmanın sözünü alay ederek tekrarlayan, onun izinden giden karaktersiz kişilerin
bulunduğunu görürsün. Bu konuda daha fazla açıklama istersen batının buluşları ve diğer özellikleri karşısında bu
taklitçilerin konumunu dikkatlice incele, onları nasıl yücelttiklerini ve hayranlık duyduklarını göreceksin. Nebevî sünnetleri,
Allah Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem mucizelerini ve beşer aklının kavramaktan aciz kaldığı şer'î meseleleri anlattığın




Yazar, kitabını önsöz ve şu altı bölüme ayırmıştır:
1. Bölüm: Alay etme konusunun önemi
2. Bölüm: Alay etmenin sebepleri
3. Bölüm: Alay, Allah’a davetin engellerindendir.
4. Bölüm: Alay etme şekilleri
5. Bölüm: Alay edenlere verilecek ceza ve yaptırımlar
6. Bölüm: Alay ve istihza edenler karşısında müslümanın konumu
محمد بن سعيد القحطاني - ❰ له مجموعة من الإنجازات والمؤلفات أبرزها ❞ Al Wala Wal Bara part: ❝ ❞ فتاوى الأئمة في النوازل المدلهمة (وتبرئة دعوة وأتباع محمد بن عبدالوهاب من تهمة التطرف والإرهاب) ❝ ❞ D icirc n ve dindarlarla alay etmek ❝ ❱
من كتب إسلامية باللغه التركية كتب إسلامية بلغات أخرى - مكتبة كتب إسلامية.

نبذة عن الكتاب:
D icirc n ve dindarlarla alay etmek

Hamd, sadece Allah içindir. Salât ve selam Peygamber Muhammed'e, onun âilesine, arkadaşlarına ve onun yolunda ve
izinde gidenleredir.
Bugün bu ümmetin ahvaline bakan bir kimse çok tuhaf ve çirkin durumlarla karşılaşır!
Bu ümmetin hayatındaki bozulma ve çözülme riski ümmet fertlerinin bu yüce dine ciddiyetle bağlılıklarına veya
uzaklıklarına göre artmakta veya eksilmektedir.
Ümmetin maruz kaldığı hastalıklar pek çoktur ve elem vericidir. Hastalık teşhis edilmediği müddetçe doktorun tedavide
başarılı olması asla mümkün olmayacak, dolayısıyla durumlar arzu edilmeyen sonuçlara ulaşıncaya kadar gittikçe daha da
kötüleşecektir.
Toplum hayatındaki en tehlikeli hastalıklardan birisi de "Din ve Dindarlarla Alay Etmek"tir. Bu hastalığın mikrobu ister
dışarıdan gelsin, ister içerden -ki her ikisi de vâkidir- her ikisinde de tehlike yönünden sonuç aynıdır. Çünkü bu alaycı tavır,
sahibini tamamen dinden uzaklaştırmaya yetmektedir.
Okuyucu kardeş, günümüz gerçekleri içerisinde alaycıların hayatı ve hallerini dikkatlice incele, bir tuhaflık görecek ve
iman nuruyla aydınlanmış kalbinin acı ve kederle sıkıştığını hissedeceksin.
Mesela günümüz genç şairlerine ait neşredilen ve okunan sözlere bak, tam manasıyla "aklî ishal" isimlendirilmesini hak
eden cinstendirler. Allah ve Rasûlüne ve onun dinine karşı kullandıkları alaycı ifadelerin arasında açık bir küfrü ve inkarı
bulursun. Rabbimiz Teala onların söylediklerinden beridir, çok yücedir ve büyüktür.
Sonra gazetecilerin ve medya mensuplarının pek çoğunun durumunu dikkatlice incele -ki bugün medya artık çok
tehlikeli bir silah haline gelmiştir- bizim doğrularımıza ve dini değerlerimize karşı alay ve istihzanın her çeşidini bulacaksın.
Bir yazar çıkar ve Allah'ın yüce kitabında bize Adem'in yaratılışı konusunda yaptığı açıklamalarını alay konusu yapar,
Allah'ın kelamıyla istihza eder ve insanın aslının maymun olduğunu iddia eder.
Bir ikincisi çıkar, bir karikatür çizer ve orada Allah'ın Rasûlü ile ve onun dokuz kadınla evlenmesiyle alay eder.
Bir üçüncüsü, Allah'ın diniyle hükmedenlerle veya hükmetmek isteyenlerle alay eder, onları tutucu radikaller ve karanlık
çağların mensupları diye isimlendirir.
Dördüncüsü örtüyle alay eder ve tesettürlü öğrencilerin tıp fakültesi imtihanlarına sokulmamasını talep eder.
Beşincisi Arap diliyle alay eder, onu donukluk ve katılıkla vasıflandırır, sonra da Kur'an diline alternatif olarak
avamcaya veya latinceye çağırır. Yüce duyguları, iffet ve namusu konu edinen bir edebiyat yerine yatak ve müstehcenlik
edebiyatına yönelerek bu dilin yüksek edebiyatıyla alay eder.
Altıncısı şer'î/dinî cezaların uygulanmasıyla alay eder, onların uygulanmasını bir barbarlık ve çirkinlik olarak görür,
sonra bunun alternatifinin propagandasını yapar. O da medeniyet ve insan özgürlüğü adına toplumun çetelere ve yol
kesicilere dönüşmesidir!
Hatta durum öyle bir noktaya ulaşmıştır ki İslam daveti ve kültürü üzere oldukları zannedilen bazı kimseler gece gündüz
peygamberlerin efendisi Hz. Peygamberin sünnetine sarılan kimselerle alay ederler, onları akıl hastası, ahmak ve aptal olarak
nitelendirirler. Hatta Peygamberin Sa'doğulları içinde küçük bir çocuk iken göğsünün yarılması, Cebrail'in onun kalbinden
şeytanın nasibi olan kan pıhtısını çıkarması ve onu imanla doldurması olayı gibi Buhârî ve Muslim'de geçen mucizeleriyle
bile alay ederler. Bütün bunlar ise, zayıflığından ve eksikliğinden dolayı insan aklının kavrayamayacağı bir biçim ve surette

sahih rivayetlerde geçmektedir. Bu alaycı kişi şöyle diyerek inkarını ortaya koyar: "Ben akılcı bir adamım, ancak aklımın
kabul ettiği şeye iman ederim. İman bir sıvı mıdır ki onu şişelere boşaltalım"!!1
Okuyucu kardeş, burada zikrettiğim bu tavırlar, üzerinde durduğumuz konunun ciddiyetini kavraman içindir. Çünkü
istihza eden kimse Allah'ı hakkıyla değerlendirememekte ve işlediği günahın farkında olmamaktadır: Öyle zannediyorum ki -
yine de Allah bilir- din ve dindarlarla alay etmek, özellikle insanda kasıtsız olarak sudûr eden fiillerden olduğu halde -ki bu
durumda daha da tehlikeli olması mümkündür- kapalı yönlerini insanlara açıklayacak etraflı, kapsamlı ve müstakil bir
araştırmaya konu olmadı.
Bu fiil kasıtsız olarak meydana gelse bile günahı büyüktür ve iman üzerindeki tehlikesi muazzamdır. Kasıtlı yapılırsa
günahı daha büyük olur ve küfrü daha korkunçtur. Her iki durumda da bu alaycı asla mazur sayılmayacaktır:
"Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun
âyetleriyle ve O'nun peygamberleriyle mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir
oldunuz." (Tevbe, 9/65-66)
Bu sebeple ben, kişiyi İslam'dan çıkaran bu davranışı -Allah'ın yardımıyla- (bütün yönleriyle) açıklamayı uygun gördüm.
Umarım Allah bununla insanları yararlandırır, umarım bu ümmet dinlerini bozan, ayaklarını kaydırıcı ve zarar verici
davranışlara karşı daha dikkatli ve uyanık olurlar; umarım bizim ümmetimiz kendi hak dinine alaycı, istihzacı ve şakacı bir
tavırla değil, daha bir ciddiyetle ve sadakatle sarılır!! Çünkü alaycı bir topluluğun hayatın ve insanların gerçekleri gerçekleri
içerisinde hiçbir yeri yoktur.
Şüphesiz kendi dinini alaya alan, istihza eden, dini ve dindarları çekiştiren bir toplum birlik ve beraberlikten ayrılıp
helak olabilir.
"Ve alaya aldıkları şey onları mahvedecektir." (Hud, 11/8)
Bu sebeple din ve dindarlarla alay konusunu inceledim ve bunu bir mukaddime ile altı bölüme taksim ettim. Bu bölümler
şunlardır:
1. Bölüm: Alay etme konusunun önemi
2. Bölüm: Alay etmenin sebepleri
3. Bölüm: Alay, Allah'a davetin engellerindendir.
4. Bölüm: Alay etme şekilleri
5. Bölüm: Alay edenlere verilecek ceza ve yaptırımlar
6. Bölüm: Alay ve istihza edenler karşısında müslümanın konumu
Son olarak benim işimi kolaylaştırdığı, bana yardım ettiği ve doğru yolu gösterdiği için Rabbime O'nun yüceliğine ve
büyüklüğüne layık bir şekilde şükrediyorum ve hamdediyorum. Sonra fikirleriyle, görüşleriyle, yazılarıyla ve istişareleriyle
bana yardım eden değerli ilim adamı ve öğrenci kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Allah onları bol bol mükafatlandırsın ve
hepimizi dinimizde ve dünyamızda istikamet ve ciddiyetle rızıklandırsın.
Dualarımızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdetmektir.


Alay ve istihza Allah düşmanlarının huylarından bir huydur. Kafirler ve müşrikler bu huyu kendilerine ahlak
edinmişlerdir. Allah'ın dinine ve dindarlara karşı iç dünyalarında kin ve öfkeyle yanıp tutuşan münafıklar da bu huya
sahiptirler.
Bu sebeple Allah Teala bu ahlakı ve bu ahlakın sahiplerini peygamberi Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem ve onun
arkadaşlarına açıklamıştır. Allah'ın kitabında bu kötü ahlak ve onun sahipleri karşısında peygamberlerin ve nebilerin
konumunu beyan eden pek çok âyet geçmektedir. Hatta bu âyetler o alaycıların küfrünü açıkça ifade etmektedir.
Allah Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem biyografisinden öğrendiğimize göre o, insanların en merhametlisidir ve onların
özür dilemesini en çok kabul edendir. Bütün bunlara rağmen alay eden kimsenin özür dilemesini kabul etmemiştir, alay eden
ve gülen kimsenin mazeretine/gerekçesine iltifat etmemiştir. İleride ayrıntılı bir şekilde anlatılacağı gibi, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Tebuk savaşına kalktığında onunla ve ashabıyla alay ettikleri ve gelip: Biz lafa dalmış
şakalaşıyorduk dedikleri zaman bunu onların bir özür dilemesi olarak kabul etmedi, hatta yedi kat semadan inen şu Rabbanî
hükmü onlara okumaya başladı:
"De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? Boşuna özür dilemeyin; çünkü siz iman
ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz." (Tevbe, 9/65-66)
İşledikleri suçun önemi ve ağırlığını kavrayabilmemiz için onların içinde bulundukları şartlara bir bakalım: Onların
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte savaşa çıktıklarını, ailelerini, eşlerini, çocuklarını ve vatanlarını
terkettiklerini görürüz. Savaşa çıkışları yaz mevsiminde olmuştur ve yaz sıcaklığının şiddeti ise herkesin malumudur!
Şiddetli bir açlığa ve elem verici bir susuzluğa maruz kalmışlardır. Bütün bunlara rağmen bu şartlardan hiçbirisi, onlar
Allah'ın Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve beraberindeki yüce sahabilerle alay ettikleri zaman kendileri için şefaatçi
olmamıştır.
Geçmişte ve şimdi Muhammed ümmetinin bütün alimleri, Allah ile, O'nun dini ile ve O'nun Peygamberi ile alay etmenin
açık bir küfür olduğunda görüş birliği içindedirler. Bunu daha iyi anlayabilmen için cehennemin en alt tabakasında bulunan
münafıkların durumunu bir düşün; onların Allah ile, Allah Rasûlü ile ve müminlerle en çok alay eden kimseler olduklarını
göreceksin. Bu onları dinden tamamen çıkaran bir durumdur. Allah Teala Kur'an'da onlardan şöyle söz etmektedir:
"Onlara: İnsanların iman ettikleri gibi siz de iman edin, denildiği vakit, beyinsizlerin iman ettikleri gibi mi iman edelim? derler;
iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler. Bunlar müminlerle karşılaştıkları vakit (biz de) müminiz derler.
Kendi(lerini saptıran) şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz
derler. Gerçekte Allah onlarla alay eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar. İşte
onlar hidayete karşılık delaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola
girememişlerdir." (Bakara, 2/13-16)
Alay ve istihza konusunun öneminden dolayı alimler bunu fıkıh kitaplarının ridde (dinden çıkma) bölümlerinde
açıklamışlardır. Şüphesiz ridde ilim adamlarınca da malum olduğu gibi aslî küfür çeşitlerinin en büyüğüdür.
Allah rahmet eylesin İbnu Kudame diyor ki, "ister şaka yollu olsun isterse ciddi olarak olsun Allah'a söven kimse kafir
olur. Allah ile, ayetleriyle, peygamberleriyle ve kitaplarıyla alay eden kimse de böyledir."2

Nevevî -Allah rahmet eylesin- şöyle der: "Küfrü gerektiren fiiller, kasıtlı olarak ve din ile alay ederek sâdır olan
fiillerdir. Bu açıktır."3
Kurtubî -Allah rahmet eylesin- Tebuk savaşında alaycıların konumunu açıklarken Kadı İbnu'l-Arabî'nin şu sözünü
nakletti: "Onların söyledikleri şeyler ya ciddidir veya şakadandır. Nasıl olursa olsun küfürdür. Çünkü şakadan küfretmek de
küfürdür, ümmet arasında bu konuda ihtilaf yoktur. Araştırma yapmak ilmin ve hakikatın kardeşidir. Şaka ve alay ise batılın
ve cehaletin kardeşidir."4
Şeyhu'l-İslam İbnu Teymiye şöyle dedi: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve Peygamberi ile alay etmek küfürdür; bunu yapan
kimse daha önce mümin ise kâfir olduğuna hükmedilir."5
Müceddid İmam Şeyh Muhammed İbn Abdu'l-Vehhab, değerli kitabı Kitabu't-Tevhid'de bir bölüm açmış ve o bölüme
şöyle bir başlığı uygun görmüştür: "İçinde Allah'ın Zikri, Kur'an veya Peygamber Olan Bir Şeyi Alaya Almak Bölümü" yani
bunları alaya alan kimse kâfir olur.6
Belki de İmam Muhammed İbn Abdu'l-Vehhab, alay ve istihzanın kişiyi kesin bir şekilde İslam'dan çıkardığını söyleyen
en açık sözlü âlimdir. Çünkü o -Allah rahmet eylesin- kişiyi İslamdan çıkaran on tane davranışı/ve inanışı sayarken
Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem dininden olan bir şeyle veya onun sevabı veya cezasıyla alay etmeyi altıncı sırada
zikretmiştir.7
Din ile alay eden kimsenin kâfir olduğunu söyleyen diğer bazı âlimler de şunlardır: Muhammed İbn İbrahim Alu'ş-Şeyh,
Abdu'l-Aziz İbn Bâz ve Muhammed İbn Useymîn.8 Bunların fetvaları alaycının kâfir olduğu ve dinden çıktığı konusunda
ittifak etmiştir.
Allah'ın kitabı gerçek bir İslami terbiye kitabı olunca, müslüman toplumun câhiliye kusurlarından ve ahlâkından uzak
olarak sadakat, hakikat, saygı ve ciddiyet esasları üzerinde yükselmesi için Allah Teala müminleri alay ve istihza huyundan
sakındırmış ve bunu yasaklamıştır. O şöyle buyurmaktadır:
"Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları
alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zâlimlerdir." (Hucurat, 49/11)
Allah rahmet eylesin İbnu Kesir bu âyetin tefsirinde şöyle der: "Allah Teala insanlarla alay etmeyi yasaklıyor. İnsanlarla
alay etmek, onları küçük görmek demektir. Nitekim Rasûlullah'tan sahih olarak sâbit olduğuna göre o şöyle buyurmuştur:
"Kibir hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir." Bu haramdır.9
Prof. Seyyid Kutup bu âyetin tefsirinde şunları söyler: "Kur'an'ın yol göstericiliğinde İslamın inşa ettiği erdemli topluluk
yüksek bir edebe sahiptir. İçinde yaşayan her bireyin dokunulmaz bir saygınlığı vardır. Bu saygınlık toplumun
saygınlığından kaynaklanır. Orada herhangi bir bireyin ayıplanması, insanın kendisini ayıplaması gibidir. Çünkü o toplumun
hepsi birdir ve saygınlığı da birdir. Kur'an bu âyette de müminlere "ey iman edenler!" şeklindeki sevimli hitabıyla sesleniyor
ve bir topluluğun diğer bir toplulukla yani erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla alay etmesini yasaklıyor. Çünkü belki
alay edilen erkekler alay eden erkeklerden Allah katında daha hayırlı olabilir ve belki alay edilen kadınlar alay eden
kadınlardan Allah'ın mizanında daha hayırlı olabilir...
Zengin bir adam, fakir bir adamla, güçlü bir adam güçsüzle, becerikli zeki bir adam, aptal ve beceriksiz biriyle, çocuk
sahibi olan bir adam, kısır olanla, akrabası olan bir adam bir yetimle alay edebilir. Güzel bir kadın, çirkin bir kadınla, genç
bir kadın, ihtiyarla, vücudu düzgün bir kadın, böyle olmayanla, zengin bir kadın, fakir kadınla alay edebilir... Ancak bu ve
buna benzer dünyevi/maddi değerler ölçü değildir. Allah'ın terazisi bu ölçülerden başka ölçülerle iner veya yükselir.
Sahiplerinin hoşlanmadığı ve içinde alay ve ayıplanma duygusu hissettiği lakap takmak da, alaya almak türünden bir
şeydir. Bir müminin diğer bir mümin üzerindeki haklarından biri de, hoşlanmadığı ve kendisini küçük düşüren lakapla
çağrılmamasıdır.10

Sözün özeti şudur: Din ve dindarlarla alay etmek ister gizli olsun, isterse açıktan yapılsın kişiyi imandan çıkaran
şeylerdendir.
Allah rahmet eylesin İbn Teymiye der ki: "Kalp ile alay etmek ve (bir başkasını) küçük görmek, tıpkı zıddın zıddına
aykırılığı gibi kalpteki imana aykırıdır. Dil ile alay etmek de dil ile açıktan iman etmeye aykırıdır."11



Din ve dindarlarla alay etme konusundan söz edildiği zaman akla hemen şu ilginç soru gelir: Bu alay ve istihzanın sebebi
nedir? Biz hakikat üzere değil miyiz? Biz Allah'ın davetçisine icabet eden ve ona inanan kimseler değil miyiz?! O halde
insanlar bizimle ve bizim dinimizle niçin alay ediyorlar?!!
Buna cevap olarak ben derim ki: Alay ve istihzanın alaycıların ve şakacıların gönüllerini istila eden pek çok sebepleri ve
etmenleri vardır. Belki bu sebeplerin en önemlileri şunlardır:
1- Toplumun ileri gelenlerinin bu büyük dine karşı kin ve nefret duyguları beslemeleri. Şüphesiz Allah Tealâ bu İslamı
dünya ve âhiretin iyiliği için tek ve yegane yol olarak göstermiştir.
"Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte
sakınmanız için Allah'ın size bunları emretti." (En'am, 6/153)
Bu din, hayatı insanların daha önce bilmediği şekilde eşsiz bir inşa edişle yeniden inşa eder.
Bu din, -Allah'ın izniyle- bu dünyada her şeyde dikkat çeken, düşünceleriyle, duygularıyla, davranışlarıyla ve ölçüleriyle
farklı bir toplum inşa etmek için câhiliyenin bütün ölçülerini altüst eder. Bu durum -eskiden veya şimdiki- câhiliye tarafından
hiçbir zaman kolaylıkla ve gönül hoşluğuyla kabul edilmeyecektir. Hatta buna inatla karşı çıkacak, bütün gücüyle, öfkeyle ve
nefretle direnecektir.
Câhiliyyenin yapacağı budur. "Halbuki dindeki hakikati ve iyiliği, onun hayatın içindeki eğrilikleri/ve yanlışları
düzelttiğini o da bilir. Buna rağmen dinden hoşlanmaz, çünkü o bu eğriliklere ve sapıklıklara meyillidir ve bunların
düzelmesini istemez. İşlerin ve şartların o bozuk haliyle kalmasını ve düzelmemesini ister. Dinden hoşlanmaz, çünkü o
câhiliyedir, diğeri İslamdır."12
Allah Teala şöyle buyurdu:
"Semud'a gelince, onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler." (Fussilet, 41/17) "Andolsun ki Nuh'u
elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben,
üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum. Kavminin ileri gelenleri dedi ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık
içinde görüyoruz." (A'raf, 59-60) "Ad kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; Sizin
O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız? Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir
beyinsizlik içinde görüyoruz." (A'raf, 7/65-66)
"Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.
Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış!
demelerinden başka bir şey olmadı." (A'raf, 7/80-82)
Câhiliyenin Allah'ın dinine ve bu dinin müntesiplerine beslediği bu kin, "kendi varlığının, menfaatlerinin, şehevî
arzularının ve eğilmelerinin bu yeni ışıktan dolayı tehlikeye düşeceği endişesinden kaynaklanmaktır. O, kendi iç dünyasında
haktan ne kadar saptığını hisseder, hevaya boyun eğer ve şehvetlere teslim olur. Işığın yokluğunda gayri meşru bir şekilde

ele geçirdiği çıkarlarından, yararlarından ve şehvetlerinden sahih bir inanç yeryüzüne hakim olduğu zaman ne miktarda
mahrum kalacağını çok iyi hisseder. Bu konuda cahiliyenin büyüklük taslayan üst tabakasıyla ezilen alt tabaka aynıdır.
Çünkü herbirinin vazgeçemediği/düşkün olduğu menfaatleri, çıkarları ve şehevî arzuları vardır."13
Allah Teala, Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sellem insanlara bu dinle peygamber olarak gönderdiği zaman onları beşere
kul olmaktan kurtardı ve tek olan Allah'a kul yaptı. Bu sebeple velayet (dostluk, bağlılık) sadece Allah için oldu. Cahiliyenin
velayeti gibi aşiret veya kabile için olmadı. Bu durum dostluğun ve bağlılığın tek olan Allah'a değil kendi şahıslarına
gösterilmesini isteyen ileri gelenleri rahatsız etti.
Toplumun ileri gelenlerinden başka bu dinden hoşlanmayan, dine ve dindarlara karşı alay ve istihza silahını kullanan
çeşitli tabakalar vardır. Bunlar, yazarlar, hikayeciler, medya mensupları, sanatkârlar, her tür erdemden yoksun günahkâr
kadınlar, içkiciler, uyuşturucu müptelâları ve diğerleridir. Bunlar da din ve dindarlarla alay ederler, çünkü onların faaliyetleri
haram ticaret üzerine kâimdir ki, Allah'ın dini hakim olduğu zaman çamurunda yaşadıkları ve pisliğinde çoğaldıkları bu kirli
bataklık kuruyacaktır.14 Allah düşmanlarının saf İslamın şeklini silmeyi ve bozmayı şiddetle arzu etmeleri ancak büyüklük
taslayanların mücadelesini verdikleri bir konudur. Bu sebeple câhiliyenin bu şekli bozmak ve onun aydınlık yüzüne karanlık
bir perde çekmek için alay ve istihzayı öldürücü bir silah olarak kullanmalarında şaşılacak bir durum yoktur. Fakat kafirler
istemese bile Allah nûrunu tamamlayacaktır.
2- Alay ve istihzanın sebeplerinden birisi de iyilere ve doğrulara karşı kin ve intikam duyguları beslemektir.
"Güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış." (Araf, 7/82)
Malumdur ki iyilerin sahip oldukları bu temizlik ve namusluluk, kötüleri ve bozguncuları rahatsız eder ve onların bâtıl
düzenlerini bozar. Bu sebeple bu bozguncular iyilerin saygınlığını ve itibarını ortadan kaldırmaya çalışırlar. "Güya onlar
temiz kalmaya uğraşan insanlarmış" diyerek onlarla alay ederler. Bozguncuların bu mantığına göre toplumun tamamının
rezil, ahlâken düşük ve kirli bir toplum haline dönüşmesi gerekir. Toplum içerisinde temiz ve iffetli/namuslu insanların
kalması kötülerin tahammül edemeyecekleri bir durumdur.
"Onlardan, sırf göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, aziz ve hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." (Burûc,
85/8-9)
3- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi, boşluk ve başkalarını eğlenceye alma arzusudur. İnsan bu dünyaya gelişinin yüce
gayesini -ki bu gaye ortağı olmayan tek Allah'a kulluktur- evet bu gayeyi unuttuğu zaman hayatında kahredici bir boşluk
hisseder. Bu sebeple bu boşluğu dolduracak şeytanî yollara o kadar çabuk yönelir ki şaşırmamak mümkün değil. Velev ki bu,
Allah ile O'nun âyetleriyle, peygamberleriyle ve müminlerle alay etmek olsun. Bazı hasta ruhlu kişiler sadece insanlara
gülmekten, yaratılışları ve davranışlarıyla alay etmekten ve onlara iftira etmekten zevk alır. Muhammed Mustafa sallallahu
aleyhi ve sellem bu huydan sakındırmış ve sahih bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Bir kimse Allah'ın gazabına sebep olacak bir
söz söyler de bu sözün kendisini Allah'ın gazabına ulaştırabileceğini düşünmez. Halbuki Allah Teala, o kimseye, o kötü söz
sebebiyle kıyamete kadar buğz eder."15
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem böyle gülen ve alay ederek güldüren kişileri şu sözleriyle uyarmaktadır: "Konuşan
ve bir topluluğu güldürmek için yalan söyleyen kimseye yazıklar olsun, yazıklar olsun."16 Musned'de şöyle bir hadis vardır:
"Bir adam, beraber bulunduğu kimseleri güldürmek için bir söz söyler ve bu söz sebebiyle Süreyya yıldızından daha uzağa
(cehennemin derinliklerine) düşer."17
Doğru ve doğrulanan Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem bu büyük sözlerini gördün mü? Alaycı müstehzi
komedyenlerden pek çoğunun gerçek düşüncesi budur. Onlar bir takım yalanlar uydururlar; birileri gülsün ve diğerlerini
güldürsün diye mümin erkekleri ve mümin kadınları kaş göz işaretleriyle alaya almak için çeşitli yöntemler geliştirirler.
Allah'ın gazabını hak ettiği halde nice kimse ağzı kulaklarına varıncaya kadar güler. Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.

4- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi kibir, kendini beğenmişlik, kendini büyük, başkalarını küçük ve basit görmektir.
Allah Teala yüce kitabında buna dair pek çok misal getirmiştir. Bunlardan birisi de Kehf suresinde geçen iki adamın
hikayesidir. Orada bunlardan birisi diğerine şöyle demektedir:
"Ben malca senden daha zengin ve nüfusca senden daha güçlüyüm." (Kehf, 18/34)
Bu çirkin huy hakkında büyük alim es-Sefârînî şunları söyledi: "Başkasıyla alay eden kimse kendisini gözünde
büyüterek daha faziletli görür ve başkasına da küçümseyerek bakar ve onda bir eksiklik görür. Çünkü başkasını küçük
görmeseydi onunla alay etmezdi."18 Daha sonra şöyle devam eder: "Kardeşlerine karşı böbürlenen ve akranlarından ve
kardeşlerinden herhangi biriyle alay eden herkes apaçık bir günahı ve sorumluluğu yüklenmişlerdir."19 Başkalarıyla alayla
karışık bir kibir, Firavun'un ahlakıdır. Allah Teala onun Allah Rasûlü Mûsâ aleyhisselam'dan şöyle bahsettiğini bildirmektedir.
"Yoksa ben, zavallı ve nerdeyse konuşamayan şu adamdan daha üstün değil miyim?" (Zuhruf, 43/52)
Büyük alim İbnu Kesîr şöyle dedi: "Allah lanet etsin Firavun'un söylediği bu söz yalan ve iftiradır. Onu sadece inkar ve
inatçılığı bu sözü söylemeye sevketti. O, Mûsâ'ya aleyhisselam bir inkarcının ve zalimin gözüyle baktı. Halbuki Mûsâ
aleyhisselam akıl ve insaf sahiplerinin gözlerini kamaştıran/hayran bırakan bir yüceliğe, büyüklüğe ve değere sahipti.
Firavun'un Mûsâ'yı "zavallı/basit" olarak nitelemesi de bir yalan ve iftiradır. Bilakis kendisi zavallı, yaratılış, huy ve din
yönünden hakir ve değersizdir. Mûsâ ise şerefli, doğru bir lider, iyi ve olgun bir kimsedir."20
Basit görüşlü gâfil kitlelere göre Mısır'ın ve şu köşkünün altından akan nehirlerin sahibi Firavun'un, beraberinde gerçek
söz, peygamberlik makamı ve can yakıcı azaptan kurtuluş çağrısı bulunan Mûsâ'dan daha hayırlı olması gerekir."21
Başkalarının aleyhine olacak şekilde gösteriş, riya ve şöhret arzusu alaycı müstehzilerin ve hasta ruhlu kimselerin bir
ahlakıdır. Onlar hoş meyveli yüksek ağaçlara, onlara zarar vermek ve şekillerini bozmak için sarılan zehirli ve zararlı bitkiler
gibidirler.
Bu sebeple kibirli ve kendini beğenmiş kişilerin alaycılığı ve kaş ve göz hareketleriyle mümin erkekleri ve mümin
kadınları hafife almayı bir huy ve ahlak olarak benimsemiş olduklarını görürsek buna şaşırmamamız gerekir. Çünkü bu kötü
şahsiyetler böyle bir huya da sahiptirler.
5- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi Allah'ın dininin düşmanlarını körü körüne taklit etmektir. Bu durum geçmişte de
olmuştur. Allah Teala onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
"İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, derlerdi. Öncekiler
sonrakilere böyle mi vasiyet ettiler? Hayır, bunlar azgın bir millettir." (Zâriyat, 51/52-53)
Sanki çağlar boyunca bu tip davranışı birbirlerine salık vermiş gibidirler. Oysa onlar birbirlerine hiçbir tavsiyede
bulunmamışlardır. Ancak gösterdikleri tepki yalnızca bir azgınlık, gerçekleri çiğnemek ve kasıtlı davranıştan ibarettir ki, bu
özellik eskilerle yenileri bir noktada birleştirmektedir.22
Günümüzde de kafaları karışık ve batı medeniyetinin zebunu olmuş kimseler aynı davranışı sergilemektedirler. Bu
medeniyetin sahteliği ve sığlığıyla gözlerinin kamaşması, düşüncelerindeki sağlık ve dini kültürlerinin zayıflığı, onların
Allah'ın diniyle, onun hükümleriyle, şeriatıyla ve peygamberinin sünnetiyle alay ederek seslerini yükseltmelerine sebep
olmaktadır. Bir yahudi veya hristiyanı: Zina edeni recmetmek bir vahşettir ve barbarlıktır, derken gördüğün veya işittiğin
zaman müslüman evlatlarından da bu aslî düşmanın sözünü alay ederek tekrarlayan, onun izinden giden karaktersiz kişilerin
bulunduğunu görürsün. Bu konuda daha fazla açıklama istersen batının buluşları ve diğer özellikleri karşısında bu
taklitçilerin konumunu dikkatlice incele, onları nasıl yücelttiklerini ve hayranlık duyduklarını göreceksin. Nebevî sünnetleri,
Allah Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem mucizelerini ve beşer aklının kavramaktan aciz kaldığı şer'î meseleleri anlattığın




Yazar, kitabını önsöz ve şu altı bölüme ayırmıştır:
1. Bölüm: Alay etme konusunun önemi
2. Bölüm: Alay etmenin sebepleri
3. Bölüm: Alay, Allah’a davetin engellerindendir.
4. Bölüm: Alay etme şekilleri
5. Bölüm: Alay edenlere verilecek ceza ve yaptırımlar
6. Bölüm: Alay ve istihza edenler karşısında müslümanın konumu .
المزيد..

تعليقات القرّاء:

Hamd, sadece Allah içindir. Salât ve selam Peygamber Muhammed'e, onun âilesine, arkadaşlarına ve onun yolunda ve
izinde gidenleredir.
Bugün bu ümmetin ahvaline bakan bir kimse çok tuhaf ve çirkin durumlarla karşılaşır!
Bu ümmetin hayatındaki bozulma ve çözülme riski ümmet fertlerinin bu yüce dine ciddiyetle bağlılıklarına veya
uzaklıklarına göre artmakta veya eksilmektedir.
Ümmetin maruz kaldığı hastalıklar pek çoktur ve elem vericidir. Hastalık teşhis edilmediği müddetçe doktorun tedavide
başarılı olması asla mümkün olmayacak, dolayısıyla durumlar arzu edilmeyen sonuçlara ulaşıncaya kadar gittikçe daha da
kötüleşecektir.
Toplum hayatındaki en tehlikeli hastalıklardan birisi de "Din ve Dindarlarla Alay Etmek"tir. Bu hastalığın mikrobu ister
dışarıdan gelsin, ister içerden -ki her ikisi de vâkidir- her ikisinde de tehlike yönünden sonuç aynıdır. Çünkü bu alaycı tavır,
sahibini tamamen dinden uzaklaştırmaya yetmektedir.
Okuyucu kardeş, günümüz gerçekleri içerisinde alaycıların hayatı ve hallerini dikkatlice incele, bir tuhaflık görecek ve
iman nuruyla aydınlanmış kalbinin acı ve kederle sıkıştığını hissedeceksin.
Mesela günümüz genç şairlerine ait neşredilen ve okunan sözlere bak, tam manasıyla "aklî ishal" isimlendirilmesini hak
eden cinstendirler. Allah ve Rasûlüne ve onun dinine karşı kullandıkları alaycı ifadelerin arasında açık bir küfrü ve inkarı
bulursun. Rabbimiz Teala onların söylediklerinden beridir, çok yücedir ve büyüktür.
Sonra gazetecilerin ve medya mensuplarının pek çoğunun durumunu dikkatlice incele -ki bugün medya artık çok
tehlikeli bir silah haline gelmiştir- bizim doğrularımıza ve dini değerlerimize karşı alay ve istihzanın her çeşidini bulacaksın.
Bir yazar çıkar ve Allah'ın yüce kitabında bize Adem'in yaratılışı konusunda yaptığı açıklamalarını alay konusu yapar,
Allah'ın kelamıyla istihza eder ve insanın aslının maymun olduğunu iddia eder.
Bir ikincisi çıkar, bir karikatür çizer ve orada Allah'ın Rasûlü ile ve onun dokuz kadınla evlenmesiyle alay eder.
Bir üçüncüsü, Allah'ın diniyle hükmedenlerle veya hükmetmek isteyenlerle alay eder, onları tutucu radikaller ve karanlık
çağların mensupları diye isimlendirir.
Dördüncüsü örtüyle alay eder ve tesettürlü öğrencilerin tıp fakültesi imtihanlarına sokulmamasını talep eder.
Beşincisi Arap diliyle alay eder, onu donukluk ve katılıkla vasıflandırır, sonra da Kur'an diline alternatif olarak
avamcaya veya latinceye çağırır. Yüce duyguları, iffet ve namusu konu edinen bir edebiyat yerine yatak ve müstehcenlik
edebiyatına yönelerek bu dilin yüksek edebiyatıyla alay eder.
Altıncısı şer'î/dinî cezaların uygulanmasıyla alay eder, onların uygulanmasını bir barbarlık ve çirkinlik olarak görür,
sonra bunun alternatifinin propagandasını yapar. O da medeniyet ve insan özgürlüğü adına toplumun çetelere ve yol
kesicilere dönüşmesidir!
Hatta durum öyle bir noktaya ulaşmıştır ki İslam daveti ve kültürü üzere oldukları zannedilen bazı kimseler gece gündüz
peygamberlerin efendisi Hz. Peygamberin sünnetine sarılan kimselerle alay ederler, onları akıl hastası, ahmak ve aptal olarak
nitelendirirler. Hatta Peygamberin Sa'doğulları içinde küçük bir çocuk iken göğsünün yarılması, Cebrail'in onun kalbinden
şeytanın nasibi olan kan pıhtısını çıkarması ve onu imanla doldurması olayı gibi Buhârî ve Muslim'de geçen mucizeleriyle
bile alay ederler. Bütün bunlar ise, zayıflığından ve eksikliğinden dolayı insan aklının kavrayamayacağı bir biçim ve surette

sahih rivayetlerde geçmektedir. Bu alaycı kişi şöyle diyerek inkarını ortaya koyar: "Ben akılcı bir adamım, ancak aklımın
kabul ettiği şeye iman ederim. İman bir sıvı mıdır ki onu şişelere boşaltalım"!!1
Okuyucu kardeş, burada zikrettiğim bu tavırlar, üzerinde durduğumuz konunun ciddiyetini kavraman içindir. Çünkü
istihza eden kimse Allah'ı hakkıyla değerlendirememekte ve işlediği günahın farkında olmamaktadır: Öyle zannediyorum ki -
yine de Allah bilir- din ve dindarlarla alay etmek, özellikle insanda kasıtsız olarak sudûr eden fiillerden olduğu halde -ki bu
durumda daha da tehlikeli olması mümkündür- kapalı yönlerini insanlara açıklayacak etraflı, kapsamlı ve müstakil bir
araştırmaya konu olmadı.
Bu fiil kasıtsız olarak meydana gelse bile günahı büyüktür ve iman üzerindeki tehlikesi muazzamdır. Kasıtlı yapılırsa
günahı daha büyük olur ve küfrü daha korkunçtur. Her iki durumda da bu alaycı asla mazur sayılmayacaktır:
"Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun
âyetleriyle ve O'nun peygamberleriyle mi alay ediyordunuz? (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir
oldunuz." (Tevbe, 9/65-66)
Bu sebeple ben, kişiyi İslam'dan çıkaran bu davranışı -Allah'ın yardımıyla- (bütün yönleriyle) açıklamayı uygun gördüm.
Umarım Allah bununla insanları yararlandırır, umarım bu ümmet dinlerini bozan, ayaklarını kaydırıcı ve zarar verici
davranışlara karşı daha dikkatli ve uyanık olurlar; umarım bizim ümmetimiz kendi hak dinine alaycı, istihzacı ve şakacı bir
tavırla değil, daha bir ciddiyetle ve sadakatle sarılır!! Çünkü alaycı bir topluluğun hayatın ve insanların gerçekleri gerçekleri
içerisinde hiçbir yeri yoktur.
Şüphesiz kendi dinini alaya alan, istihza eden, dini ve dindarları çekiştiren bir toplum birlik ve beraberlikten ayrılıp
helak olabilir.
"Ve alaya aldıkları şey onları mahvedecektir." (Hud, 11/8)
Bu sebeple din ve dindarlarla alay konusunu inceledim ve bunu bir mukaddime ile altı bölüme taksim ettim. Bu bölümler
şunlardır:
1. Bölüm: Alay etme konusunun önemi
2. Bölüm: Alay etmenin sebepleri
3. Bölüm: Alay, Allah'a davetin engellerindendir.
4. Bölüm: Alay etme şekilleri
5. Bölüm: Alay edenlere verilecek ceza ve yaptırımlar
6. Bölüm: Alay ve istihza edenler karşısında müslümanın konumu
Son olarak benim işimi kolaylaştırdığı, bana yardım ettiği ve doğru yolu gösterdiği için Rabbime O'nun yüceliğine ve
büyüklüğüne layık bir şekilde şükrediyorum ve hamdediyorum. Sonra fikirleriyle, görüşleriyle, yazılarıyla ve istişareleriyle
bana yardım eden değerli ilim adamı ve öğrenci kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Allah onları bol bol mükafatlandırsın ve
hepimizi dinimizde ve dünyamızda istikamet ve ciddiyetle rızıklandırsın.
Dualarımızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdetmektir.


Alay ve istihza Allah düşmanlarının huylarından bir huydur. Kafirler ve müşrikler bu huyu kendilerine ahlak
edinmişlerdir. Allah'ın dinine ve dindarlara karşı iç dünyalarında kin ve öfkeyle yanıp tutuşan münafıklar da bu huya
sahiptirler.
Bu sebeple Allah Teala bu ahlakı ve bu ahlakın sahiplerini peygamberi Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem ve onun
arkadaşlarına açıklamıştır. Allah'ın kitabında bu kötü ahlak ve onun sahipleri karşısında peygamberlerin ve nebilerin
konumunu beyan eden pek çok âyet geçmektedir. Hatta bu âyetler o alaycıların küfrünü açıkça ifade etmektedir.
Allah Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem biyografisinden öğrendiğimize göre o, insanların en merhametlisidir ve onların
özür dilemesini en çok kabul edendir. Bütün bunlara rağmen alay eden kimsenin özür dilemesini kabul etmemiştir, alay eden
ve gülen kimsenin mazeretine/gerekçesine iltifat etmemiştir. İleride ayrıntılı bir şekilde anlatılacağı gibi, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Tebuk savaşına kalktığında onunla ve ashabıyla alay ettikleri ve gelip: Biz lafa dalmış
şakalaşıyorduk dedikleri zaman bunu onların bir özür dilemesi olarak kabul etmedi, hatta yedi kat semadan inen şu Rabbanî
hükmü onlara okumaya başladı:
"De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? Boşuna özür dilemeyin; çünkü siz iman
ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz." (Tevbe, 9/65-66)
İşledikleri suçun önemi ve ağırlığını kavrayabilmemiz için onların içinde bulundukları şartlara bir bakalım: Onların
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte savaşa çıktıklarını, ailelerini, eşlerini, çocuklarını ve vatanlarını
terkettiklerini görürüz. Savaşa çıkışları yaz mevsiminde olmuştur ve yaz sıcaklığının şiddeti ise herkesin malumudur!
Şiddetli bir açlığa ve elem verici bir susuzluğa maruz kalmışlardır. Bütün bunlara rağmen bu şartlardan hiçbirisi, onlar
Allah'ın Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve beraberindeki yüce sahabilerle alay ettikleri zaman kendileri için şefaatçi
olmamıştır.
Geçmişte ve şimdi Muhammed ümmetinin bütün alimleri, Allah ile, O'nun dini ile ve O'nun Peygamberi ile alay etmenin
açık bir küfür olduğunda görüş birliği içindedirler. Bunu daha iyi anlayabilmen için cehennemin en alt tabakasında bulunan
münafıkların durumunu bir düşün; onların Allah ile, Allah Rasûlü ile ve müminlerle en çok alay eden kimseler olduklarını
göreceksin. Bu onları dinden tamamen çıkaran bir durumdur. Allah Teala Kur'an'da onlardan şöyle söz etmektedir:
"Onlara: İnsanların iman ettikleri gibi siz de iman edin, denildiği vakit, beyinsizlerin iman ettikleri gibi mi iman edelim? derler;
iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler. Bunlar müminlerle karşılaştıkları vakit (biz de) müminiz derler.
Kendi(lerini saptıran) şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz
derler. Gerçekte Allah onlarla alay eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar. İşte
onlar hidayete karşılık delaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola
girememişlerdir." (Bakara, 2/13-16)
Alay ve istihza konusunun öneminden dolayı alimler bunu fıkıh kitaplarının ridde (dinden çıkma) bölümlerinde
açıklamışlardır. Şüphesiz ridde ilim adamlarınca da malum olduğu gibi aslî küfür çeşitlerinin en büyüğüdür.
Allah rahmet eylesin İbnu Kudame diyor ki, "ister şaka yollu olsun isterse ciddi olarak olsun Allah'a söven kimse kafir
olur. Allah ile, ayetleriyle, peygamberleriyle ve kitaplarıyla alay eden kimse de böyledir."2

Nevevî -Allah rahmet eylesin- şöyle der: "Küfrü gerektiren fiiller, kasıtlı olarak ve din ile alay ederek sâdır olan
fiillerdir. Bu açıktır."3
Kurtubî -Allah rahmet eylesin- Tebuk savaşında alaycıların konumunu açıklarken Kadı İbnu'l-Arabî'nin şu sözünü
nakletti: "Onların söyledikleri şeyler ya ciddidir veya şakadandır. Nasıl olursa olsun küfürdür. Çünkü şakadan küfretmek de
küfürdür, ümmet arasında bu konuda ihtilaf yoktur. Araştırma yapmak ilmin ve hakikatın kardeşidir. Şaka ve alay ise batılın
ve cehaletin kardeşidir."4
Şeyhu'l-İslam İbnu Teymiye şöyle dedi: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve Peygamberi ile alay etmek küfürdür; bunu yapan
kimse daha önce mümin ise kâfir olduğuna hükmedilir."5
Müceddid İmam Şeyh Muhammed İbn Abdu'l-Vehhab, değerli kitabı Kitabu't-Tevhid'de bir bölüm açmış ve o bölüme
şöyle bir başlığı uygun görmüştür: "İçinde Allah'ın Zikri, Kur'an veya Peygamber Olan Bir Şeyi Alaya Almak Bölümü" yani
bunları alaya alan kimse kâfir olur.6
Belki de İmam Muhammed İbn Abdu'l-Vehhab, alay ve istihzanın kişiyi kesin bir şekilde İslam'dan çıkardığını söyleyen
en açık sözlü âlimdir. Çünkü o -Allah rahmet eylesin- kişiyi İslamdan çıkaran on tane davranışı/ve inanışı sayarken
Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem dininden olan bir şeyle veya onun sevabı veya cezasıyla alay etmeyi altıncı sırada
zikretmiştir.7
Din ile alay eden kimsenin kâfir olduğunu söyleyen diğer bazı âlimler de şunlardır: Muhammed İbn İbrahim Alu'ş-Şeyh,
Abdu'l-Aziz İbn Bâz ve Muhammed İbn Useymîn.8 Bunların fetvaları alaycının kâfir olduğu ve dinden çıktığı konusunda
ittifak etmiştir.
Allah'ın kitabı gerçek bir İslami terbiye kitabı olunca, müslüman toplumun câhiliye kusurlarından ve ahlâkından uzak
olarak sadakat, hakikat, saygı ve ciddiyet esasları üzerinde yükselmesi için Allah Teala müminleri alay ve istihza huyundan
sakındırmış ve bunu yasaklamıştır. O şöyle buyurmaktadır:
"Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları
alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zâlimlerdir." (Hucurat, 49/11)
Allah rahmet eylesin İbnu Kesir bu âyetin tefsirinde şöyle der: "Allah Teala insanlarla alay etmeyi yasaklıyor. İnsanlarla
alay etmek, onları küçük görmek demektir. Nitekim Rasûlullah'tan sahih olarak sâbit olduğuna göre o şöyle buyurmuştur:
"Kibir hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir." Bu haramdır.9
Prof. Seyyid Kutup bu âyetin tefsirinde şunları söyler: "Kur'an'ın yol göstericiliğinde İslamın inşa ettiği erdemli topluluk
yüksek bir edebe sahiptir. İçinde yaşayan her bireyin dokunulmaz bir saygınlığı vardır. Bu saygınlık toplumun
saygınlığından kaynaklanır. Orada herhangi bir bireyin ayıplanması, insanın kendisini ayıplaması gibidir. Çünkü o toplumun
hepsi birdir ve saygınlığı da birdir. Kur'an bu âyette de müminlere "ey iman edenler!" şeklindeki sevimli hitabıyla sesleniyor
ve bir topluluğun diğer bir toplulukla yani erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla alay etmesini yasaklıyor. Çünkü belki
alay edilen erkekler alay eden erkeklerden Allah katında daha hayırlı olabilir ve belki alay edilen kadınlar alay eden
kadınlardan Allah'ın mizanında daha hayırlı olabilir...
Zengin bir adam, fakir bir adamla, güçlü bir adam güçsüzle, becerikli zeki bir adam, aptal ve beceriksiz biriyle, çocuk
sahibi olan bir adam, kısır olanla, akrabası olan bir adam bir yetimle alay edebilir. Güzel bir kadın, çirkin bir kadınla, genç
bir kadın, ihtiyarla, vücudu düzgün bir kadın, böyle olmayanla, zengin bir kadın, fakir kadınla alay edebilir... Ancak bu ve
buna benzer dünyevi/maddi değerler ölçü değildir. Allah'ın terazisi bu ölçülerden başka ölçülerle iner veya yükselir.
Sahiplerinin hoşlanmadığı ve içinde alay ve ayıplanma duygusu hissettiği lakap takmak da, alaya almak türünden bir
şeydir. Bir müminin diğer bir mümin üzerindeki haklarından biri de, hoşlanmadığı ve kendisini küçük düşüren lakapla
çağrılmamasıdır.10

Sözün özeti şudur: Din ve dindarlarla alay etmek ister gizli olsun, isterse açıktan yapılsın kişiyi imandan çıkaran
şeylerdendir.
Allah rahmet eylesin İbn Teymiye der ki: "Kalp ile alay etmek ve (bir başkasını) küçük görmek, tıpkı zıddın zıddına
aykırılığı gibi kalpteki imana aykırıdır. Dil ile alay etmek de dil ile açıktan iman etmeye aykırıdır."11

 

Din ve dindarlarla alay etme konusundan söz edildiği zaman akla hemen şu ilginç soru gelir: Bu alay ve istihzanın sebebi
nedir? Biz hakikat üzere değil miyiz? Biz Allah'ın davetçisine icabet eden ve ona inanan kimseler değil miyiz?! O halde
insanlar bizimle ve bizim dinimizle niçin alay ediyorlar?!!
Buna cevap olarak ben derim ki: Alay ve istihzanın alaycıların ve şakacıların gönüllerini istila eden pek çok sebepleri ve
etmenleri vardır. Belki bu sebeplerin en önemlileri şunlardır:
1- Toplumun ileri gelenlerinin bu büyük dine karşı kin ve nefret duyguları beslemeleri. Şüphesiz Allah Tealâ bu İslamı
dünya ve âhiretin iyiliği için tek ve yegane yol olarak göstermiştir.
"Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte
sakınmanız için Allah'ın size bunları emretti." (En'am, 6/153)
Bu din, hayatı insanların daha önce bilmediği şekilde eşsiz bir inşa edişle yeniden inşa eder.
Bu din, -Allah'ın izniyle- bu dünyada her şeyde dikkat çeken, düşünceleriyle, duygularıyla, davranışlarıyla ve ölçüleriyle
farklı bir toplum inşa etmek için câhiliyenin bütün ölçülerini altüst eder. Bu durum -eskiden veya şimdiki- câhiliye tarafından
hiçbir zaman kolaylıkla ve gönül hoşluğuyla kabul edilmeyecektir. Hatta buna inatla karşı çıkacak, bütün gücüyle, öfkeyle ve
nefretle direnecektir.
Câhiliyyenin yapacağı budur. "Halbuki dindeki hakikati ve iyiliği, onun hayatın içindeki eğrilikleri/ve yanlışları
düzelttiğini o da bilir. Buna rağmen dinden hoşlanmaz, çünkü o bu eğriliklere ve sapıklıklara meyillidir ve bunların
düzelmesini istemez. İşlerin ve şartların o bozuk haliyle kalmasını ve düzelmemesini ister. Dinden hoşlanmaz, çünkü o
câhiliyedir, diğeri İslamdır."12
Allah Teala şöyle buyurdu:
"Semud'a gelince, onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler." (Fussilet, 41/17) "Andolsun ki Nuh'u
elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben,
üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum. Kavminin ileri gelenleri dedi ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık
içinde görüyoruz." (A'raf, 59-60) "Ad kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; Sizin
O'ndan başka tanrınız yoktur. Hala sakınmayacak mısınız? Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir
beyinsizlik içinde görüyoruz." (A'raf, 7/65-66)
"Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.
Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış!
demelerinden başka bir şey olmadı." (A'raf, 7/80-82)
Câhiliyenin Allah'ın dinine ve bu dinin müntesiplerine beslediği bu kin, "kendi varlığının, menfaatlerinin, şehevî
arzularının ve eğilmelerinin bu yeni ışıktan dolayı tehlikeye düşeceği endişesinden kaynaklanmaktır. O, kendi iç dünyasında
haktan ne kadar saptığını hisseder, hevaya boyun eğer ve şehvetlere teslim olur. Işığın yokluğunda gayri meşru bir şekilde

ele geçirdiği çıkarlarından, yararlarından ve şehvetlerinden sahih bir inanç yeryüzüne hakim olduğu zaman ne miktarda
mahrum kalacağını çok iyi hisseder. Bu konuda cahiliyenin büyüklük taslayan üst tabakasıyla ezilen alt tabaka aynıdır.
Çünkü herbirinin vazgeçemediği/düşkün olduğu menfaatleri, çıkarları ve şehevî arzuları vardır."13
Allah Teala, Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sellem insanlara bu dinle peygamber olarak gönderdiği zaman onları beşere
kul olmaktan kurtardı ve tek olan Allah'a kul yaptı. Bu sebeple velayet (dostluk, bağlılık) sadece Allah için oldu. Cahiliyenin
velayeti gibi aşiret veya kabile için olmadı. Bu durum dostluğun ve bağlılığın tek olan Allah'a değil kendi şahıslarına
gösterilmesini isteyen ileri gelenleri rahatsız etti.
Toplumun ileri gelenlerinden başka bu dinden hoşlanmayan, dine ve dindarlara karşı alay ve istihza silahını kullanan
çeşitli tabakalar vardır. Bunlar, yazarlar, hikayeciler, medya mensupları, sanatkârlar, her tür erdemden yoksun günahkâr
kadınlar, içkiciler, uyuşturucu müptelâları ve diğerleridir. Bunlar da din ve dindarlarla alay ederler, çünkü onların faaliyetleri
haram ticaret üzerine kâimdir ki, Allah'ın dini hakim olduğu zaman çamurunda yaşadıkları ve pisliğinde çoğaldıkları bu kirli
bataklık kuruyacaktır.14 Allah düşmanlarının saf İslamın şeklini silmeyi ve bozmayı şiddetle arzu etmeleri ancak büyüklük
taslayanların mücadelesini verdikleri bir konudur. Bu sebeple câhiliyenin bu şekli bozmak ve onun aydınlık yüzüne karanlık
bir perde çekmek için alay ve istihzayı öldürücü bir silah olarak kullanmalarında şaşılacak bir durum yoktur. Fakat kafirler
istemese bile Allah nûrunu tamamlayacaktır.
2- Alay ve istihzanın sebeplerinden birisi de iyilere ve doğrulara karşı kin ve intikam duyguları beslemektir.
"Güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış." (Araf, 7/82)
Malumdur ki iyilerin sahip oldukları bu temizlik ve namusluluk, kötüleri ve bozguncuları rahatsız eder ve onların bâtıl
düzenlerini bozar. Bu sebeple bu bozguncular iyilerin saygınlığını ve itibarını ortadan kaldırmaya çalışırlar. "Güya onlar
temiz kalmaya uğraşan insanlarmış" diyerek onlarla alay ederler. Bozguncuların bu mantığına göre toplumun tamamının
rezil, ahlâken düşük ve kirli bir toplum haline dönüşmesi gerekir. Toplum içerisinde temiz ve iffetli/namuslu insanların
kalması kötülerin tahammül edemeyecekleri bir durumdur.
"Onlardan, sırf göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, aziz ve hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." (Burûc,
85/8-9)
3- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi, boşluk ve başkalarını eğlenceye alma arzusudur. İnsan bu dünyaya gelişinin yüce
gayesini -ki bu gaye ortağı olmayan tek Allah'a kulluktur- evet bu gayeyi unuttuğu zaman hayatında kahredici bir boşluk
hisseder. Bu sebeple bu boşluğu dolduracak şeytanî yollara o kadar çabuk yönelir ki şaşırmamak mümkün değil. Velev ki bu,
Allah ile O'nun âyetleriyle, peygamberleriyle ve müminlerle alay etmek olsun. Bazı hasta ruhlu kişiler sadece insanlara
gülmekten, yaratılışları ve davranışlarıyla alay etmekten ve onlara iftira etmekten zevk alır. Muhammed Mustafa sallallahu
aleyhi ve sellem bu huydan sakındırmış ve sahih bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Bir kimse Allah'ın gazabına sebep olacak bir
söz söyler de bu sözün kendisini Allah'ın gazabına ulaştırabileceğini düşünmez. Halbuki Allah Teala, o kimseye, o kötü söz
sebebiyle kıyamete kadar buğz eder."15
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem böyle gülen ve alay ederek güldüren kişileri şu sözleriyle uyarmaktadır: "Konuşan
ve bir topluluğu güldürmek için yalan söyleyen kimseye yazıklar olsun, yazıklar olsun."16 Musned'de şöyle bir hadis vardır:
"Bir adam, beraber bulunduğu kimseleri güldürmek için bir söz söyler ve bu söz sebebiyle Süreyya yıldızından daha uzağa
(cehennemin derinliklerine) düşer."17
Doğru ve doğrulanan Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem bu büyük sözlerini gördün mü? Alaycı müstehzi
komedyenlerden pek çoğunun gerçek düşüncesi budur. Onlar bir takım yalanlar uydururlar; birileri gülsün ve diğerlerini
güldürsün diye mümin erkekleri ve mümin kadınları kaş göz işaretleriyle alaya almak için çeşitli yöntemler geliştirirler.
Allah'ın gazabını hak ettiği halde nice kimse ağzı kulaklarına varıncaya kadar güler. Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.

4- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi kibir, kendini beğenmişlik, kendini büyük, başkalarını küçük ve basit görmektir.
Allah Teala yüce kitabında buna dair pek çok misal getirmiştir. Bunlardan birisi de Kehf suresinde geçen iki adamın
hikayesidir. Orada bunlardan birisi diğerine şöyle demektedir:
"Ben malca senden daha zengin ve nüfusca senden daha güçlüyüm." (Kehf, 18/34)
Bu çirkin huy hakkında büyük alim es-Sefârînî şunları söyledi: "Başkasıyla alay eden kimse kendisini gözünde
büyüterek daha faziletli görür ve başkasına da küçümseyerek bakar ve onda bir eksiklik görür. Çünkü başkasını küçük
görmeseydi onunla alay etmezdi."18 Daha sonra şöyle devam eder: "Kardeşlerine karşı böbürlenen ve akranlarından ve
kardeşlerinden herhangi biriyle alay eden herkes apaçık bir günahı ve sorumluluğu yüklenmişlerdir."19 Başkalarıyla alayla
karışık bir kibir, Firavun'un ahlakıdır. Allah Teala onun Allah Rasûlü Mûsâ aleyhisselam'dan şöyle bahsettiğini bildirmektedir.
"Yoksa ben, zavallı ve nerdeyse konuşamayan şu adamdan daha üstün değil miyim?" (Zuhruf, 43/52)
Büyük alim İbnu Kesîr şöyle dedi: "Allah lanet etsin Firavun'un söylediği bu söz yalan ve iftiradır. Onu sadece inkar ve
inatçılığı bu sözü söylemeye sevketti. O, Mûsâ'ya aleyhisselam bir inkarcının ve zalimin gözüyle baktı. Halbuki Mûsâ
aleyhisselam akıl ve insaf sahiplerinin gözlerini kamaştıran/hayran bırakan bir yüceliğe, büyüklüğe ve değere sahipti.
Firavun'un Mûsâ'yı "zavallı/basit" olarak nitelemesi de bir yalan ve iftiradır. Bilakis kendisi zavallı, yaratılış, huy ve din
yönünden hakir ve değersizdir. Mûsâ ise şerefli, doğru bir lider, iyi ve olgun bir kimsedir."20
Basit görüşlü gâfil kitlelere göre Mısır'ın ve şu köşkünün altından akan nehirlerin sahibi Firavun'un, beraberinde gerçek
söz, peygamberlik makamı ve can yakıcı azaptan kurtuluş çağrısı bulunan Mûsâ'dan daha hayırlı olması gerekir."21
Başkalarının aleyhine olacak şekilde gösteriş, riya ve şöhret arzusu alaycı müstehzilerin ve hasta ruhlu kimselerin bir
ahlakıdır. Onlar hoş meyveli yüksek ağaçlara, onlara zarar vermek ve şekillerini bozmak için sarılan zehirli ve zararlı bitkiler
gibidirler.
Bu sebeple kibirli ve kendini beğenmiş kişilerin alaycılığı ve kaş ve göz hareketleriyle mümin erkekleri ve mümin
kadınları hafife almayı bir huy ve ahlak olarak benimsemiş olduklarını görürsek buna şaşırmamamız gerekir. Çünkü bu kötü
şahsiyetler böyle bir huya da sahiptirler.
5- Alay ve istihzanın bir diğer sebebi Allah'ın dininin düşmanlarını körü körüne taklit etmektir. Bu durum geçmişte de
olmuştur. Allah Teala onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
"İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, derlerdi. Öncekiler
sonrakilere böyle mi vasiyet ettiler? Hayır, bunlar azgın bir millettir." (Zâriyat, 51/52-53)
Sanki çağlar boyunca bu tip davranışı birbirlerine salık vermiş gibidirler. Oysa onlar birbirlerine hiçbir tavsiyede
bulunmamışlardır. Ancak gösterdikleri tepki yalnızca bir azgınlık, gerçekleri çiğnemek ve kasıtlı davranıştan ibarettir ki, bu
özellik eskilerle yenileri bir noktada birleştirmektedir.22
Günümüzde de kafaları karışık ve batı medeniyetinin zebunu olmuş kimseler aynı davranışı sergilemektedirler. Bu
medeniyetin sahteliği ve sığlığıyla gözlerinin kamaşması, düşüncelerindeki sağlık ve dini kültürlerinin zayıflığı, onların
Allah'ın diniyle, onun hükümleriyle, şeriatıyla ve peygamberinin sünnetiyle alay ederek seslerini yükseltmelerine sebep
olmaktadır. Bir yahudi veya hristiyanı: Zina edeni recmetmek bir vahşettir ve barbarlıktır, derken gördüğün veya işittiğin
zaman müslüman evlatlarından da bu aslî düşmanın sözünü alay ederek tekrarlayan, onun izinden giden karaktersiz kişilerin
bulunduğunu görürsün. Bu konuda daha fazla açıklama istersen batının buluşları ve diğer özellikleri karşısında bu
taklitçilerin konumunu dikkatlice incele, onları nasıl yücelttiklerini ve hayranlık duyduklarını göreceksin. Nebevî sünnetleri,
Allah Rasûlünün sallallahu aleyhi ve sellem mucizelerini ve beşer aklının kavramaktan aciz kaldığı şer'î meseleleri anlattığın

 


 Yazar, kitabını önsöz ve şu altı bölüme ayırmıştır:
 1. Bölüm: Alay etme konusunun önemi
 2. Bölüm: Alay etmenin sebepleri
 3. Bölüm: Alay, Allah’a davetin engellerindendir.
 4. Bölüm: Alay etme şekilleri
 5. Bölüm: Alay edenlere verilecek ceza ve yaptırımlar
 6. Bölüm: Alay ve istihza edenler karşısında müslümanın konumu



حجم الكتاب عند التحميل : 299.4 كيلوبايت .
نوع الكتاب : pdf.
عداد القراءة: عدد قراءة D icirc n ve dindarlarla alay etmek

اذا اعجبك الكتاب فضلاً اضغط على أعجبني
و يمكنك تحميله من هنا:

تحميل D icirc n ve dindarlarla alay etmek
شكرًا لمساهمتكم

شكراً لمساهمتكم معنا في الإرتقاء بمستوى المكتبة ، يمكنكم االتبليغ عن اخطاء او سوء اختيار للكتب وتصنيفها ومحتواها ، أو كتاب يُمنع نشره ، او محمي بحقوق طبع ونشر ، فضلاً قم بالتبليغ عن الكتاب المُخالف:

برنامج تشغيل ملفات pdfقبل تحميل الكتاب ..
يجب ان يتوفر لديكم برنامج تشغيل وقراءة ملفات pdf
يمكن تحميلة من هنا 'http://get.adobe.com/reader/'

المؤلف:
محمد بن سعيد القحطاني - Mohammed bin Said al Qahtani

كتب محمد بن سعيد القحطاني ❰ له مجموعة من الإنجازات والمؤلفات أبرزها ❞ Al Wala Wal Bara part: ❝ ❞ فتاوى الأئمة في النوازل المدلهمة (وتبرئة دعوة وأتباع محمد بن عبدالوهاب من تهمة التطرف والإرهاب) ❝ ❞ D icirc n ve dindarlarla alay etmek ❝ ❱. المزيد..

كتب محمد بن سعيد القحطاني