📘 قراءة كتاب On İki İmam Şi acirc İnancı Temelinin Genel Hatları أونلاين
İslam Mezhep ve Fukahalarını Birleştirme Konusu
Şia'nın Ehl'i Sünnet'e Muhalefeti:
İslam Hukuku (Fıkhı)
Takıyye Meselesi
Kur'an-ı Kerim'e İtirazları
Hz Ali'ye Dahi iftiraları
Misyonerlerin Sevinci
İdareciler Hakkında Görüşleri
Hz Ebu Bekir ve Ömer'e Kinleri
Şiilikten Komünistliğe
Tahrip ve intikam'a Teşvik
Ric'at İnancı
Fikirleri Hiç Değişmemiştir
İmamların Gaybı Bilmesi
İmamların Dereceleri Peygamber Derecesinden Yüksektir
EI-Alkami ve İbnu Ebil-Hadid'in İhanetleri
Kurtuluş Ehli Beyt'e Velayet (Bağlılık) İledir
Şiiler Sadece Teferruatta Değil Temelde Müslümanlara Muhalefet
Etmektedirler!
Şia'nın Arasında ki İhtilaflar:
Nusayriyye'nin Ayrılması
Bab ve Sirdab Hikayesi
Müslümanların Bağlılığı
Hulefa-i Raşidin Arasındaki Sevgi ve Muhabbet
Niçin Onlardan İlgimizi Kesiyor. Teberri Ediyoruz
Şia'dan İsmalliye'nin Ayrılması
Şii'ler Yaklaşma Değil Mezheplerini Yaymak İstiyorlar
Babiyye Fitnesi
Faydalı Bir Açıklama
Bu Risale ve Diğerlerinde Zikredilen, Ehli Sünnet ve Şii İnancı
Arasındaki Farkların Özeti
Sonuç
Müslümanları düşünce, kanaat ve gayelerinde bir araya getirip birleştirmek İslam'ın
en büyük hedeflerinden biri olduğu gibi, İslam'ın kuvvetlenmesini, kalkınmasını ve
ilerlemesini sağlayan önemli bir faktördür. Aynı zamanda bu yaklaşma her yerde ve
her zaman müslürnan topluluklarının yararlarınadır.
Bu yaklaşmaya yapılan çağrı, bazı art niyetlerden uzak ise ve bu yaklaşmadan hasıl
olacak faydayı, ortaya çıkan zarar kapatmıyorsa hiç şüphesiz her müslümanın bu
çağrıya koşması ve bu yaklaşmanın başarısı için çalışması gerekir.
Son senelerde bu çağrı hakkında söyle nenler o kadar arttı ki, bu çağrı ve hakkında
söylenenler, dört mezhep bağlısı Ehl-i Sünnet'in en büyük merkezi olan Ezher'i dahi
etkiledi. Salahaddin Eyyubi'den beri takip ettiği sistemi aşan bir tavırla bu mevzuyu
ele aldı. Başta İmamiyye Şiası olmak üzere dört mezhebin dışındaki mezhepleri
tanıma işine koyularak onlara yaklaşma işini başlatıp yıllardır takip ettiği çizgiden
çıktı Onun için bu tehlikeli mevzu; meseleyi, doğacak aksaklıkları ve neticeleri
müdrik kimselerin araştırma, inceleme ve tartışmasına muhtaçtır.
İhtilaf mevzuu dini meselelerin hallinde doğru sözlü, ileri görüşlü ve istikamet sahibi
olmak gerekir. Bu meseleleri araştırmaya teşebbüs edenler de meselelere
sokuşturulan şeyleri çok iyi bilmesi, Allah için samimi olarak çalışması, araştırma ve
hükümde insaflı olması gerekir ki çalışmanın gayesi gerçekleşsin ve faydalı neticeler
elde edilsin inşaallah.
Başarı sebeplerinin en kuvvetlisi iki taraf veya mevzuyla ilgili taraflar arasında
karşılıklı anlayış bu konuda -ve bu konuyla ilgili her hususta- mülahaza ettiğimiz ilk
şeydir. Bu mülahazaya Ehli Sünnet ve Şia'yı yaklaştırma meselesinden bir misal
verelim:
Şia ve Ehli Sünnet'i yaklaştırmak için Şii bir devletin resmi bütçesiyle Mısır'da bir
merkez açtığı görüldü. Bu cömert Şii devleti bu gibi merkezi kendi propaganda ve
yayılma yerleri olan Tahran, Kum, Necef, Cebel Amil veya benzeri merkezlerinde
değil Ehli Sünnet merkezinde açarak kendi mezhep müntesiplerine göstermediği
cömertliği bize göstermiş oldu. Bu cömertlik bir defa değil muhtelif asırlarda tekrar
etmiştir. Bu gayeyle gönderdikleri davetçiler mezhepler arası birleşme ve
yakınlaşmayı sağlamaya değil kendi mezheplerini yaymaya çalışmışlardır. Bu
çalışmalar neticesinde Irak'ta Şii'ler azınlıkta Sünni'ler çoğunlukta iken Şii'ler
çoğunlukta Sünni'ler azınlıkta kalmışlardır. Celal Es-Suyuti zamanında bu maksatla
İran'dan Mısır'a bir davetçi gelmiştir ki Suyuti bu davetçi sebebiyle "Miftah ul-
Cenneti fil-i'tısam bis-Sünneti" (Cennetin Anahtarı Sünnete Bağlanmakladır) isimli
risalesini yazmıştır, "EI-Havi lil-Fetava" isimli kitabında bu davetçiye işaret etmiştir
(Müniriyye Matbaası Cilt: 1. Sh. 330).
Yukarda ismi geçen Şii propaganda merkezlerinden son senelerde yaklaşma fikrini
yıkıcı, engelleyici kitaplar çıkmıştır. Misal olarak Necef ulemasının uç cüz halinde
neşrettikleri "Zehra" isimli kitabı zikredebiliriz. Bu kitapta Müminlerin Emiri Hz.
Ömer b. Hattab'ın erkek suyundan başka şifası olmayan bir hastalığa müptela
olduğunu yazmışlardır Bunu Cezayir uleması başkanı olan EI-Beşir El-İbrahim Irak'a
yaptığı ilk ziyaretinde görmüştür. Bu misli mezhep taassubuyla hareket eden kirli
ruhlar yaklaşma fikrine bizden daha ziyade muhtaçtırlar Yok eğer Ehli Beyt'e onlar
daha ziyade bağlı -iddialarına göre - olduklarını ileri sürerek aramızdaki esas ayrılma
noktasının Ehli Beyt'e olan sevgileri ise nasıl oluyor da İslam'ın omuzlarında
yükseldiği Ashabı Kiram hakkında bu derece kin besliyorlar ve Hz Ömer hakkında bu
kirli sözleri söyleyebiliyorlar. Mezhepleri yaklaştırma meşalesinde önce Şia'nın
İslam'ın ilk büyükleri hakkındaki kinlerini hafifleterek ve Ehli Sünnet'in. Ehli Beyt'e
gösterdiği sevgiye, onlara karşı saygı görevlerinde kusur etmemelerine teşekkür
ederek başlamaları gerekirdi. Ehli Sünnetin su kadar kusuru var ki, bizler; Ehli Beyt'i
Allah'ın yanı sıra ilah edinmemiş onlara tapınmamışızdır. Kendilerinin bu katılıkları
karşısında bizden yumuşama bekleyerek yaklaşmamızı istiyorlar.
Yaklaşma ve anlaşması istenen noktada iki tarafın da anlayış göstermesi şarttır.
Yoksa zıt kutupların bir araya gelmesiyle anlayış gerçekleşmez. Ve bu çağrı, çağrı
olmaktan ve bugün olduğu gibi iki tarafın değil bir tarafın bu işi gerçekleştirmesi için
çalışmış olmasından öteye geçemez.
Yaklaştırma merkezinin propagandası Şii merkezlerinde kurulmadan sadece Ehli
Sünnet'in merkezi olan Mısır'da kurulamayacağı gibi, mezhepleri yaklaştırma dersi
Şu okullarında okutulmadıkça Ehli Sünnet okullarında da okutulsun denemez Yok
eğer şimdi olduğu gibi bunu bütün taraflar değil de sadece bir taraf yaparsa bundan
başarı beklenemez. Tabii bundan hiçte iyi olmayan bazı aksulameller ortaya
çıkmazsa...
Bu yaklaşma meselesinin en gülünç tarafı da esası bırakıp teferruat ile ise
başlanmasıdır
İSLAM HUKUKU (FIKHI)
İslam Hukuku Ehli Sünnet ve Şia nezdinde iki tarafın müştereken kabul ettiği
esaslara dayanmamaktadır. Şia'nın hukukta kabul ettiği esaslar Ehli Sünnet
imamlarının kabul ettiği esaslar değildir. Teferruata gitmeden önce her iki taraf
arasında bu esaslar üzerinde anlaşma sağlanmadıkça, her iki taraf ilmi
müesseselerinde bu esaslar ve usul hakkında gerekli birleştirici çalışmalar
yapmadıkça teferruatla vakit öldürmekte hiç bir fayda yoktur. Usul derken Fıkıh
usulünü (asıllarını) değil her iki tarafça kabul edilen dinin temel esaslarını
kastediyoruz.
TAKİYYE MESELESİ
Samimi olarak karşılıklı anlaşmanın ilk engeli "Takıyye" diye isimlendirdikleri
inançlarıdır. Zira bu dini inanç onlara inanmadıkları şeylere inanmış gibi
görünmelerini mubah kılmaktadır. Anlaşma istemedikleri halde istiyormuş gibi
görünmeleri bizim saf kalblilerimizi aldatabilir Çünkü onlar anlaşmaya razı
olmadıkları gibi bu anlaşmayı kendi saflarına katılmakta olduğunu görürler ve zerre
kadar kendi taassuplarından vazgeçmezler Takıyye ocakları temsilcileri bizleri
anlaşmaya doğru adım attıklarına ikna etseler dahi Şia taifesinin hepsi, üst tabaka
olsun, avam tabakası olsun bu gülüne oyunun temsilcilerinden ayrı kalacak ve onların
kendileri namına konuşmalarını kabul etmeyeceklerdir.
KUR'AN-I KERİM'E İTİRAZLARI
Birliğe yaklaşma hususunda onların ve bizim ortak kaynağımız olması gereken
Kur'an-ı Kerim'i dahi kabul ettikleri din esaslarına göre, Sahabe (RA)'ın Peygamber
(SAV)'den anladığının tam tersine yorumlamakta ve ayetlerin manalarını
saptırmaktadırlar. Bunun da ötesinde Necef ulemasının büyüklerinden birisi olan
Hacı Mirza Hüseyin b Muhammed Takıyyin-Nuri Et-Tabersi ki Şia bu alime çok saygı
duyar ve severdi. Hatta öldüğünde (1320) onu Necef'te en mukaddes saydıkları EI-
Meşhed el-Murtazavi binasında Sultan Nasır Lidinillah kızı Banu el-Uzma'nın
odasına defnetmişlerdir. İşte bu Necefli alım 1292 senesinde imam Ali'ye nispet
ettikleri kabrin yanı başında "Fasl-ul-Hıtab fi ispati Tahrifi Kitab-i Rabbil-Erbab"
(Rabler Rabbinin Kitabını Tahrifi ispatta Son Söz) isimli kitabı telif etmiştir. Bu
kitapta çeşitli asırlarda yaşamış Şia ulema ve müçtehidlerinin Kur'an-ı Kerim'in
eksiltildiğine, bazı ayetlerin çıkarılıp bazı ilaveler yapıldığına dair yüzlerce nass ve
delillerini zikretmiştir. Bu kitap İran'da basıldığında gurultu koparmışlardı Çünkü
onlar Kur'an hakkındaki bu şüpheye düşürücü inançlarının kendi üst tabakalarında
ve muteber kitaplarında dağınık olarak kalmasını istiyorlardı Bu inançlarını ortaya
koyan delilerin bir kitapta toplanıp binlerce basılarak hasımlarının eline geçmesini ve
aleyhlerinde delil olmasını istemiyorlardı. Şia ileri gelenleri bu düşüncelerini
açıklayınca müellif ölmeden iki sene önce kitabını müdafaa için bir reddiye kitap
daha yazdı ve "Reddu Ba'zı ş-Şübuhat an Fasl-ıl-Hıtab fi ispatı Tahrifi Kitabı Rabbil-
Erbab" (Rabbler Rabbinin Kitabını Tahrifi ispatta Son Söz Kitabı Üzerindeki
Şüphelerin Bazılarına Cevap) diye isimlendirdi. Bu Kur'an'ın muhraref olduğunu
6 www.islah.de
ispat eden çalışmasına mükafat olarak onu Necef'deki (kendilerince) mukaddes
mekana defnettiler
Bu Necefli alimin Kur'an'da noksanlık olduğunu beyanlarından birisi "Velayet Si!resi"
ismini verdikleri surenin Kur'an'da bulunmamasıdır. Bu surede Hz Ali'nin velayeti
zikredilmektedir Surenin baş kısmındaki ayet: "Ey sizleri doğru yola götürsün diye
size gönderdiğimiz Peygamber ve veliye inananlar., vs." Sayfa: 180.
Mısır Adalet Bakanlığı uzmanlarından Muhammed Ali Suudi buna muttali olmuştur
Muhammed Abduh'un ileri gelen talebelerinden biri de, Müsteşrik Brayn, İran
basımlı bir mushafta aynı sureyi görmüştür Bu mushafta ayetlerin üzerine Fars'ça
tercüme yapılmıştır. Kur'an'da tahrif olduğunu Tabersi meşhur kitabında yazdığı gibi,
aynı iddia Muhsin Fani EI-Keşmiri'nin farsça yazdığı "Debistan Mezahib" isimli
kitabında da vardır Bu kitap İran'da defaatla basılmıştır. Bu uydurma sureyi
Müsteşrik Noldke "Tarihul-Masahıf" isimli kitabında (cilt: 2. Sh : 102) Debistan
Mezahib'den nakletmiştir Ve EI-Asyaviyye el-Fransiyye gazetesi de 1342 senesinde
431-439 sayılarında neşretmiştir.
Necef'li alim Kur'an'ın muharref olduğunu Velayet suresinin çıkarıldığıyla ispat
ederken "EI-Kafi" isimli kitaplarının 289 uncu sayfasındaki (1278 Iran baskı) şu
satırları nakletmiştir : (Kafi kitabı Şia'nın muteber hadis kitabıdır. Bizdeki Buhari'ye
olan itimadımız onlarda bu kitabadır).
"Bizimkilerden birkaçı Sehl b. Ziyad'dan. o da Muhammed b. Süleyman'dan, o da bazı
arkadaşlarından, onlar da Ebu-l-Hasan (A.S.)'dan (Yani ikinci Ebul Hasan 206
senesinde vefat eden Ali b. Musa Er-Rıza) şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
"Ona, sana canım feda olsun, bizler Kur'an'da öyle ayetler işitiyoruz ki bizde
işittiklerimiz gibi değil ve sizden bize ulaştığı gibi de okuyamıyoruz. Bunun için
günahkar olur muyuz? Dedi ki: Hayır, nasıl öğrendiyseniz öyle okuyun. Zira size onu
öğreten birisi gelecektir."
Bu söz Şia'nın, imamları Ali b. Musa Rızaya uydurdukları bir şey olduğunda şüphe
yoktur. Fakat bunun manası onlara göre Osman mushafından öğrenilip okunmasının
günah olmadığına dair bir fetvadır. Soma Şia'nın ileri gelenleri birbirlerine hangi
kısmın kandı imamlarınca var olduğunu, hangi kısmın çıkarıldığını öğreteceklerdir.
Şia'nın Takıyye inancına göre gizledikleri Kur'an'ları ile Müslümanlar arasında yaygın
olan Hz. Osman Mushafı'nın farkını beyan etmek için Tabersi yukarda ismi geçen
kitabını yazmıştır. Yine Şiq Takıyye inancı gereği bu kitabı kabul etmediklerini
söyleseler de, bu kitap muteber kitaplarındaki alimlerinin yüzlerce görüşünü
topladığından onların Kur'an' m tahrif edildiği inançlarını ispat etmektedir. Kur'an
hakkındaki bu inançların yayılarak aleyhlerinde kullanılmasını istememektedirler.
Onlara göre iki Kur'an vardır. Birisi ortada yaygın olan diğeri ise gizli olan hususi
Kur'an işte bu gizli Kur'an Velayet suresini de içine almaktadır Bu gizli Kur'anı
imamları Alı b. Musa Rıza'ya isnat ederek uydurdukları "Nasıl öğrendiyseniz öyle
okuyun Zira size onu öğreten birisi gelecektir" sözünden çıkarıyorlar.
Şia'nın iddialarından biri de, inşirah suresinden "ve caalna Alıyyen sıhrake" (Ali'yi
sana damat kıldık) diye uydurdukları bir ayetin çıkarıldığıdır inşirah suresinden
böyle bir ayetin çıkarıldığını iddia ederken bu surenin Mekki surelerden olduğunu,
Hz Ali'nin ise Mekke'de iken Peygamberimiz'e damat olmadığını bildikleri halde
utanmadan bu iddiayı sürdürürler Mekke'de Peygamberimizin tek damadı EI-As b.
er-Rabı' el-Emevi'dir. Resulullah (SAV); Hz. Ali. Ebu Cehil'in kızıyla evlenmek
istediğinde Hz. Fatıma babasına (SAV) şikayet etmişti de Resulullah (SAV) de
Medine'deki mescidinin minberinde As b Rabı'ı methetmişti Hz Ali Resulullah'ın bir
kızını almışsa Hz Osman iki kızını almak suretiyle Resulullah'a (SAV) yaklaşmıştır.
Hatta ikincisi de vefat edince Resulullah (SAV) ona "Eğer bir üçüncü (kızımız) olsaydı
seni onunla evlendirirdik " buyurmuştur.
Bu kitap, On İki İmam inancına sahip Şiâ dîninin temelini oluşturan geniş hatları ele almakta ve Şiâ ile bütün İslâm mezhep ve fırkalarının İslâm’ın esaslarında birleşmesinin imkânsız olduğunu açıklamaktadır.
حجم الكتاب عند التحميل : 272.4 كيلوبايت .
نوع الكتاب : pdf.
عداد القراءة:
اذا اعجبك الكتاب فضلاً اضغط على أعجبني و يمكنك تحميله من هنا:
شكرًا لمساهمتكم
شكراً لمساهمتكم معنا في الإرتقاء بمستوى المكتبة ، يمكنكم االتبليغ عن اخطاء او سوء اختيار للكتب وتصنيفها ومحتواها ، أو كتاب يُمنع نشره ، او محمي بحقوق طبع ونشر ، فضلاً قم بالتبليغ عن الكتاب المُخالف:
قبل تحميل الكتاب ..
يجب ان يتوفر لديكم برنامج تشغيل وقراءة ملفات pdf
يمكن تحميلة من هنا 'http://get.adobe.com/reader/'